ları öldürmek de böyledir. Keza işkence de.)
- Saldırgana karşı cevapta mislini (saldırı kadarını) aşmak.
- Yaptığı işi, gereği gibi hakkını vererek güzel ve sağlam yapmamak.
- Yeryüzü’nde ortalığı fesada-bozguna vermek, ekinleri tahrip etmek,
nesilleri bozmak için çalışmak. (İnsanı, tohumları bozmak da böyle.) - Yetimleri iyi yetiştirmek görevini ihmal etmek, kötüye kullanmak.
- Boşama ve boşanma haklarını istismar etmek, kötüye kullanmak.
- Çocukların, süt emmek haklarını ihlâl etmek.
- Evlenilecek kadınların, mehir-güvence almak haklarını ihlâl etmek.
- Boşandık diye birbirine düşman olmak.
- Boşanmış kadınların, hakkaniyet ölçülerinde (kocalarından) menfa-
at-nafaka, tazminat almak haklarını ihlâl etmek. - Dinde insanları zorlamak. (Allah, Peygamberine bile zorlatmazken.)
- Allah yolunda harcayıp da arkasından başa kakmak, fakirlerin gön-
lünü kırmak, incitmek. - Kazandıklarının iyilerinden ve rızık olarak Allah'ın yerden çıkardık-
larından hayra-iyiliğe harcamamak. Kendine verilse, gözünü yum-
madan alamayacağı kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmak. - «Alım-satım tıpkı faiz gibidir» diyerek, değerini koruyan borç mal
veya para üzerinden (kâr getirici) faiz-ribâ yemek. (Enflasyon-paha-
lılık farkı kadarının faiz olmadığı görüşü de vardır.) - Enflasyonu-pahalılığı daha fazla körükleyen altın ve döviz gibileri
ile, indili-çıktılı örtülü faiz ve kumar uygulamaları yapmak.
(94. Sure Âl-i İmrân-İmrân Ailesi) :
- Adaleti emreden insanları öldürmek.
- Kat kat arttırılmış olarak faiz-ribâ yemek, tefecilik yapmak.
- Tefecilikle, altın ve döviz, özellikle dolar yığıcılığı ile serbest kat-
lanarak, malen ekonomiyi ve insanları çökertmek.