Fransız bilginlerinden Camille Julian ile Meillet, en eski
zamanlarda bile saf bir kavmin bulunmadığını ileri
sürmektedirler. Tarih öncesi zamanlarda bile saf bir kavim
bulunmazsa, tarihî devirlerdeki kavmî karışmalardan sonra,
artık saf bir kavmiyet aramak saçma olmaz mı?
Bundan başka, Sosoyoloji ilmine göre, kişiler dünyaya
gelirken sosyal niteliklerden hiç birine sahip değillerdir. Yâni
sosyal duygu ve düşüncelerden hiç birini beraberlerinde
getirmezler. Meselâ dil, din, ahlâk, estetik, siyaset, hukuk
ve ekonomik alanlarına ait duygu ve düşüncelerden hiç
birini beraber getirmezler. Bunların hepsini sonradan eğitim
yoluyla toplumdan alırlar.
Demek ki, sosyal davranışlar doğum yolu ile geçmez, yalnız
eğitim yoluyla geçer. O halde, kavmiyetin millî karakter
bakımından da hiç bir etkisi yok demektir.
Kavmî saflık hiç bir toplumda bulunmamakla beraber, eski
toplumlar, kavmiyet mefkûresini izlerlerdi. Bunun sebebi
dinî idi. Çünkü o toplumlarda, ilâh, toplumun ilk atasından
ibaretti. Bu ilâh, yalnız kendi dölünden bulunanlara ilâhlık
etmek isterdi. Yabancıların kendi tapmağına girmesini,
kendisine yapılacak tapınmalara katılmasını, kendi kanun-
larına göre muhakeme olunmasını istemezdi. Bundan dolayı
toplumun içinde çeşitli çocuk edinme yollarıyle girmiş
birçok kişiler bulunmakla beraber bütün toplum yalnız
ilâhın döllerinden meydana gelmiş sayılırdı. Eski Yunan
sitelerinden, İslâmlıktan önceki Araplarda, eski Türklerde,
özetle henüz ilk devrinde bulunan bütün toplumlarda şu
yalancı kavmiyeti görürüz.
Şurası da var ki, sosyal gelişmenin o basamağında yaşayan
milletler için kavmiyet mefkûresini izlemek normal bir
hareket olduğu halde, bugün içinde bulunduğumuz
basamağa oranla sakattır. Çünkü, o basamakta bulunan