Çalgı gönül sesi, kopuz bir ağaç
Halk bir viran kale, duvarı siyah,
Giren pişman olur, girmiyense, ah...
Duyarız biz ona hürmet, siz ikrah,
Size gam veren şey bize bir ilâç
Ey şair, Parnas’tan çık gel Ortaç’a,
Bodler'i, Verlen’i kesme haraca,
Sen kendi gücünle tırman yamaca,
Bu yükseliş belki olur bir miyraç!
Ziya Gökalpin istediği gibi, hakkiyle işlenmemiş Türk
masallarını, Türk destanlarını ele alan, halk dertlerini ve
dileklerini san’at kaygusuyla dile getiren yeni şairlere selâm
olsun. İlim üstadlığı, fikir rehberliği endişeleriyle gündelik
siyaset kaygılarından ötede coşkun ruhunun
derinliklerinden seslendiği zaman Ziya Bey, Yunus Emre’nin
yanısıra yürüyen bir âşıktan farksız, olurdu.
Bir okum ki yoktur yayım,
Ben yerdeyim, gökte ay’ım,
Kanat ver ki fırlayayım,
Kanat sensin Yüce Tanrı.
Hem gönlüme göz vermişsin,
Hem didâra söz vermişsin,
Hayat ta ver öz vermişsin,
Hayat sensin Yüce Tanrı.
Benim gönlüm kış günü aç,
Kalan bülbül gibi muhtaç,
Ruhum hasta, sensin ilâç,
Beni dertten kurtar Tanrım.
Ben görmedim sensin bakan,
Nur olup ta kalbe akan,