ZÜHRE-İ HİNDİ
Yeşil giymiş eminim ben gelenden
Ya cennetten gelir yahut çemenden
Tamamiyle çekilmişti harâret
Harâret bende toplandı o demde
İnerdi kühdan yalnızdı hem de
Fakat manzar değil bundan ibaret
Olurdu cânibeyninde nümâyân
Gezen tavûslardan bir hıyâbân
Hemen her bir kademde bir nezaret
Güzellik kabil-i ihfâ değildir
Bunun da hâricinde müstedildir
Nüfûz etmiş siyâbından o hâlet
O bir sim-âba benzer sâf bir hüsn
Yeşil giymiş değil şeffaf bir hüsn
Çemenlerden pezirâ-yı huzâret
İner pâyına balâdan gürizân
Şihâb-ı sebzdi üftân u hizân
Ziyâsı tarh tarh etmiş sirâyet
Dağılmış âftâb eşcâr içinde
Eser hoş bir nesim envâr içinde
Perilerden meleklerden beşaret
Bu heyette ne mümkün bir sitâre
O bir kızdır müekkel nev-bahare
Çemenler pâyına eyler dehâlet
Yakın görmekteyim benden fakat dûr
Ağaçlıklar içinde bir yeşil nûr