Akıllıysan sen ey nefsim! Gariplerin gönlün avla.
Resulullah gibi gezip, diyar diyar yetim ara.
Sen sakın iltifat etme, dünyaperest soysuzlara.
Yüz çevirip deryâ oldum, umman olup taştım ben.
Mevlâ’m açtı aşk kapısın, o da geldi bana değdi.
Toprak eyleyip "Hazır ol!”, diyerek boynumu eğdi.
Melametin yağmur gibi tüm okları bana değdi.
Ok saplandı yüreğime, ciğerimi deştim ben
Gönlüm katı, dilim acı, özüm ve kendim zâlim.
Kur’ân okur, amel etmez, yalancısın sahte âlim.
Garip cânımı vereyim, ne yazık ki, yoktur malım.
Düşmeden ateşine Hak’tan korkup piştim ben.
Yaşım altmış üçe erdi, ömrümü geçirdim gâfil,
Hakk’ın emrini tutmadım, kendim ise kara câhil.
Namaz, oruç hep kazada, olunmaz cemâle nâil,
Kötüye tâbi oldum, iyilerden geçtim ben.
Yazıklar olsun bana, aşk kadehin içmeden,
Çoluk çocuk, haneden, tamamen vazgeçmeden,
Suç ve isyan düğümünü, buradayken çözmeden,
Şeytan galip gelince cân verirken şaştım ben.
Beni gam-kedere salıp, imânıma çengel vurdu.
Mürşidim kokular saçıp, "Hazır ol!” diye buyurdu.
Laîn şeytan benden kaçıp, pisliğiyle defoldu,
Yaradan’ıma hamdolsun, imân nuru açtım ben.
Mürşid-i kâmile hâdim, ben yolunda yürüdüm,
Göz kırpmadan hizmet ettim, edeple huzurda durdum.
Medet etti, himmetiyle, şeytanı yanımdan kovdum.
Ondan sonra kanatlanıp, çırpınarak uçtum ben.
Garip, fakir, yetimleri, sevip sevindiresin.
Bedenini parçalayıp, yoluna kurbân veresin. 6