bu topyekun savaşın, tasfiye sürecinin bir parçası olarak gelişti.
Bu anlamda Oslo süreci, öyle Kürt sorununu demokratik, siyasi
olarak çözmeye dönük geliştirilen bir süreç değil. Erdoğan’ın
Amed’de 2005’te yaptığı konuşma ne kadar taktik bir konuşma
ise, ne kadar baştan sona hareketi oyalamaya, zamana yayarak
mücadeleyi çürütmeye dönük bir konuşma ve sonrasında buna
endeksli gelişen politikaysa, Oslo Görüşmeleri de benzer bir
amaçla sürdürülmüş senaryodur.
- Ama bu sürecin içerisinde uluslararası güçler de var. An-
kara’nın ayrı, arabulucu güçlerin ayrı ajandası mı var? - Yani bize biraz ayrı gibi geliyor. Bazı uluslararası kesimler,
güçler, dünyanın çeşitli yerlerinde de, farklı coğrafyalarda,
yaşanan benzer sorunlarla ilgilenen kesimler var. Türkiye’de de
Kürt sorunu ile bu kesimler ilgilenmek istedi. Kürt sorununun
çözümü için çaba göstermek istedi, rol almak istedi. Bu anlamda
bu güçlerin yaklaşımını biz çok art niyetli düşünmüyoruz. Belki
düşündükleri çözüm bizim istediğimiz düzeyde değildir. Ancak
onların ajandası, yaklaşımları Türkiye’den farklıdır. AKP bunları
da kullanmak istedi. Yaklaşım buydu, işin aslı buydu. - Yani bütün bu görüşmeler AKP açısından bir senaryoydu...
- Tabii ki AKP açısından bir senaryoydu. AKP bunları da
bu senaryoya dahil etmek istedi. Uluslararası meşruiyet açı-
sından, kendisini daha inandırıcı kılmak için, hareketi daha
fazla inandırmak için, toplumu inandırmak için, dünyayı da
kandırmak için, bu tür iyi niyet yaklaşımları içerisinde olan
kesimleri de kendi amacı doğrultusunda kullanmayı esas aldı.
Kendini inandırıcı kılmak, hareketi bir beklenti sürecine koy-
mak, planını uygulamak için böyle bir şeyi geliştirdi. Bu an-
lamda AKP’nin kendi cephesinden geliştirdiği süreç çözüm
ile alakası olmayan, tamamen bahsettiğim yürüttüğü o kon-
septin bir parçasıydı.
2005-2015 Türkiye-PKK görüşmeleri