toplantısı oldu ve orada savaş kararı aldılar.
Şimdi o süreci şöyle özetlemek gerek; 2003’te Erdoğan ikti-
dara geldiğinde Önderlik esaret altındaydı, gerilla güçlerimiz
geri çekilmişti. Bu ortamda Erdoğan’a Kürt sorununu sordular.
Erdoğan “düşünmezseniz Kürt sorunu yoktur” dedi. Konsept
böyle. Erdoğan da devlet gibi “Apo yakalandı, zindana girdi, artık
bu iş bitmiştir” diye düşündü. Yani Erdoğan iktidara gelirken
programında PKK’ye karşı bir mücadele yaklaşımı yoktur. Yani
bize karşı bir savaş anlayışıyla, ‘ben teröre karşı veya PKK’ye
karşı mücadele edeceğim’ diye gelmedi iktidara. Böyle bir şey
yok. Kürt işinin halledildiğini düşünüyorlardı.
- PKK’yi bir engel olarak görmüyor muydu?
- Aslında uluslararası güçler Ortadoğu’ya müdahale etmeden
önce İslamcı bir iktidara Ortadoğu’da ortaya çıkacak bir direnişi
engelleme rolü verdiler. Uluslararası güçler AKP iktidarına böyle
bir rol vermişti. İçeride de Türk egemen güçlerinin AKP’ye
verdiği rol, 20 yıllık süren savaş sonrası Kürt toplumunu
rehabilitasyondur. Kuşkusuz Türkiye’de de 20 yıllık süren baskı
ve savaş ortamının yarattığı ortam da rehabilite edilecektir. 12
Eylül olmuş, sonra ’90’lı yılların kirli savaşı olmuş, ekonomik,
sosyal, siyasal, kültürel çöküntü olmuş. AKP de işte Önder
Apo’nun yakalandığı, Özgürlük hareketinin geri çekildiği
dönemde Türkiye’deki bu sorunları düzeltme, Kürtleri de
devletle entegre etme rolünü üstlenmiş. AKP bu rol ile geldi.
İktidara geldikten sonra biz defalarca açıklama yaptık AKP’ye.
Bunlar belgelidir. Sorunu demokratik yollarla çözün, çözülmezse
bu ileride başka sorunlar yaratır, dedik. İktidara geldiği zaman da
çağrı yaptık, 2003’te de çağrılar yaptık, deklarasyonlar yayımladık.
Böylece AKP’yi çözüme davet ettik. Ama hiçbir zaman AKP’den
ses çıkmadı. Çünkü AKP böyle bir sorun görmüyordu, sorun
yoktur, diyordu. Ama Kürt özgürlük hareketine karşı bir
mücadele konseptiyle de iktidara gelmemişti. Biz 2004’te hamle
yapınca boşluğa düştü. Ne politika izleyecek... Demokrasi
2005-2015 Türkiye-PKK görüşmeleri