da desteği ile hava öyle verildi. Ve bu Erdoğan’ın ABD ve Avru-
pa’nın desteğiyle orduyu dizayn etme, yine Türkiye’yi yeniden
dizayn etme yaklaşımının önünü açtı. Dikkat ederseniz, Zap ye-
nilgisinden sonra ordunun daha fazla üzerine gitmeye başladılar.
Zap operasyonundan sonra ordu içinde başlatılan soruşturmalar
artırıldı. Özcesi Zap yenilgisini ordu üzerine gitmede kullandı.
Ne kadar doğru ne kadar değil bilemiyoruz; ama o dönem bazı
yorumlar gündemleştirildi. ABD ilk önce Zap operasyonuna göz
yumdu, sonra batağa saplandırdı, sonra geriye çekilmesini istedi.
Böyle değerlendirmeler de var ama bu değerlendirmeler hep
spekülasyondur. Bazı şeyler olup bittikten sonra bu tür senary-
olar her zaman gündeme gelmektedir.
- Sonra Oslo süreci gelişti. Siz nasıl bir proje ile bu sürece
dahil oldunuz?
- Biz Oslo’ya giderken ‘Türk devletinin çözüm politikası var,
kesinlikle çözer’ yaklaşımı içinde değildik. Yani ABD’ye, Avru-
pa’ya, çözüme bizim makul yolla yaklaştığımızı, bizim çözüm-
leyici yaklaştığımızı göstermek için Oslo Görüşmelerine gidiş
oldu. Kuşkusuz çok zayıf bir ihtimal de olsa bu görüşmeleri de-
vleti çözüme zorlamak için de değerlendirmek istedik.
- Bütün görüşmelerin seyrinde siz nasıl bir sonuç çıkardınız?
- Orada herkes konuşmasını politik yapıyordu. Yani öyle açık
şeyler değil. Devletin herhangi bir çözüm politikası yoktu. Bütün
görüşmelerin esası budur. Şunu söyleyebilirim; ilk başta
şehirlerde şiddetin durdurulması, genelde ateşkesin sürmesini
istiyorlardı. Şehirlerdeki eylemlerin durdurulmasını çok esas
alıyorlardı. Afet Güneş her geldiğinde söylüyordu; nedir bu araba
yakmalar, bunları bırakın, diyordu. Daha çok pratik olarak
çatışmasızlık, çatışmasızlık içerisinden de bu şehir eylemlerinin
durdurulmasını özellikle istiyorlardı. Zaten birkaç protokolde de
şehir eylemlerinin durdurulması biçiminde karar alındı. Bunun
Kürt sorununun çözümüne ‘çözüm süreci’ operasyonu