sevkiyatı yaptığınız ve sürecin yürümesini engellediğiniz yönünde
iddialar var. Bu süreç sizce neden tıkandı?
- Nasıl ki Oslo süreci için temel sorun, Türk devletinin ‘KCK
Operasyonu’ ile tabanımıza dönük, kadrolarımıza dönük bir
siyasi soykırımı başlatması ise, İmralı diyebileceğimiz bu son
süreci de hançerleyen ve onu aslında hiçleştiren temel yaklaşım
Türk devletinin Kobanê’ye dönük politikasıdır. Daha geniş izah
edersek, biz Kuzey’de Türk devletine karşı ateşkes ilan
etmişken, Suriye’de yaşanan gelişmeler çerçevesinde 2012
Temmuzu’nda Kobanê’de başlayan Rojava Devrimi giderek tüm
Rojava’yı kapsadı, bir devrimsel gerçekliğe dönüştü. Türk devleti
buna El Nusra, Ehrar el Şam, DAIŞ gibi örgütler ile müdahale
etti. Öyle oldu ki özellikle 2013 Temmuz ayından sonra Rojava’da
sistematik bir savaşa dönüştü. Yani öncesinde Serêkaniye’de,
Halep’te ve başka yerlerde temaslar oluyordu fakat Rojava
Devrimi’nin yıl dönümü yaklaştığında, yıl dönümünün tam iki
gün öncesinde Serêkanîyê’de saldırılar başladı. Ve savaş gelişti, ta
yıl sonuna kadar. Yani 2013 yılı böyle geçti. 2014 yılını zaten
biliyorsunuz, DAİŞ ve Ehrar el Şam gibi örgütler YPG karşısında
tutunamadı. Mevzilerini kaybettiler. Serêkaniyê’de, Cezaa’da,
yani böyle birçok yerde, Hesekê’de mevzi kaybını yaşadılar.
Onların yerine bu sefer DAİŞ geçti. Yıl 2014. Önceden de DAİŞ
vardı ama sıradandı. Ama 2014 baharı ile birlikte DAİŞ başat bir
rol oynadı. Kürdistan’a yakın bütün alanlarda etkili hale getirildi
ve Kürdistan’a yöneldi. Kobanê’ye Mart’ta yöneldi. Sonra tekrar
temmuzda saldırmaya başladı. Sonra Şengal. Sonra da tekrar 15
Eylül ile birlikte Kobanê’ye çok kapsamlı bir saldırı yapıldı. - Bunların, Sayın Öcalan’ın Türkiye’de başlattığı süreçle
nasıl bir ilgisi var? - Bunların AKP yönetiminden ayrı ele alınması mümkün
değildir. Mesela Ehrar el Şam, El Nusra; bunları zaten AKP inkar
etmiyor. İç içeler. Şimdi DAİŞ’i inkar ediyor ama DAİŞ ile de
2005-2015 Türkiye-PKK görüşmeleri