gittikçe kritik bir noktaya gidiyordu. Onların her saldırısına tepkici
yaklaşım aslında ne kadar doğru, onu da sorgulamak gerekir.
Mesela o zaman Ağrı’da, bilmem çeşitli yerlerde saldırılar yaptılar.
Sonra katliamlar yaptılar, seçim döneminde HDP’ye dönük
katliamlar yaptılar. O zamanki soğukkanlı tutumlar doğruydu.
- Biraz seçim sonrasına gelelim: 20 Temmuz Suruç Katlia-
mı’ndan sonra süreç bambaşka bir evreye geçti... - Süreç artık savaş yönüne doğru gidiyordu zaten. Ceylanpınar
eylemi nasıl yapılmış daha tam netleşmemiştir. Onu artık gerekçe
yaptılar. - Evet, iki polisin öldürülmesi çok konuşuldu ve kırılma noktası
olarak değerlendiriliyor... - O eylemi bir çevre yapmış. Aslında bizim örgütlü, planlı bir
gücümüzün gidip yaptığı bir eylem değildir. Zaten Kürt yurtsever
çevre üstlendi. Ama onlar da polislere yönelik eylem diye mi
üstlendiler, bilemiyoruz. Ama o dönemde, yani bu kadar katliam
varsa Kürt halkı da polis vurabilir. Ama uykuda mı, uyanık mı
nasıl vurmuşlar onu da bilmiyoruz. Hatta o zaman farkında da
değildik. Sonradan dediler ki, yok bunlar yatarken, bilmem şöyle
öldürülmüş, böyle öldürülmüş... Onu bilmiyoruz. AKP iktidarı
zaten savaş kararını önceden almış. 6-7-8 Ekim Kobanê Dire-
nişini sahiplenme serhıldanları sonrası 30 Ekim 2014 Milli Gü-
venlik Kurulunda savaş kararı alınmıştır. AKP bizimle savaşmak
için önce İncirlik havaalanı çerçevesinde Amerika ile anlaştı.
Davutoğlu bunları söyledi zaten. Sonra kendi aralarında oturup
kararlaştırdılar. ‘21-22 Temmuz’da tartıştık, sonra 23’te de karar
verdik’ diyor, Davutoğlu. Zaten sonraları da birçok yetkili çok
önceleri asayişi ve güvenliği sağlamak için mücadele kararı al-
mıştık değerlendirmesi yapmıştır. Yani onlar önceden alınan ka-
rarlara, o Ceylanpınar olayını bir gerekçe yaptılar. Ceylanpınar’ı
gündeme getirmeleri sadece gerekçedir.
2005-2015 Türkiye-PKK görüşmeleri