zorlandıkları bir sürece tekabül ediyor. Bu yıllarda çatışmasızlık
ortamı bu güçlerin ve Türkiye’nin çıkarınadır. Çatışma oldukça
zorlanma yaşanıyor. ABD ve AB’nin bu yıllarda savaşa destek
vermesi bir türlü, vermemesi bir türlü... Bu durumu gören PKK
tavrını şöyle ortaya koyuyor: Evet, Türkiye’nin amacı çözüm
değil, çözmek istiyormuş gibi yapmaktır. Bu durumla birlikte,
PKK, ABD ve AB’yi karşısına almak istemez. PKK, 2005-2006
yıllarında yaptığı gibi, aracı bazı güçler olursa ateşkes ilan
edeceğini ve sorunu siyasi yöntemlerle çözmek istediğini
göstermeyi düşünüyor.
Nihayetinde PKK yönetimi, Oslo’ya giderken ‘biz gideceğiz,
çözeceğiz, anlaşma olacak’ yaklaşımına girmiyor. Çözüm niy-
etini göstermek için ateşkes gibi somut adımlar atıyor ama
hesap kitabını ‘sorun yakında çözülecek’ saikiyle yapmıyor. Za-
ten görüşmeler içerik kazandıkça, PKK yönetimi devletin çö-
zümden ne kadar uzak olduğunu fark ediyor ve ona göre tedbir
alıyor.
Dolayısıyla, PKK bu görüşmelerde ‘politik bir duruş sahibi
olduğunu, sorunun sadece silah ve savaşla çözülmeyeceğini, so-
nucun mücadele ile belirleneceğini, bu görüşmelerin de bir
mücadele yöntemi olduğunu göstermeyi’ esas alıyor.
PKK yönetimi, 30 Ağustos 2009 tarihinde, Oslo’ya gitmeden
bir gün önce yaptığı değerlendirmede yaklaşımını şöyle formüle
ediyor:
‘Meşruiyetimizi, haklılığımızı herkese göstermek için Oslo’ya
gidelim. Türk devletinin bir çözüm politikası yok, çözme ihtimali
de zayıf. Ama bir aracı kurum denemek lazım. Yüksek bir çözüm
umudu oluşturmayalım. Fakat sorunu nasıl ele aldığımızı ve
çözmek istediğimizi de uluslararası güçlere, kamuoyuna göste-
relim.’
PKK’nin Oslo’ya temsilci gönderme amacı kendi kayıtlarına
böyle düşüyor.
Kürt sorununun çözümüne ‘çözüm süreci’ operasyonu