3 - Yine tarafların, toplantıda ele alınan konuları kendi
karar organlarıyla ve ilgili kurum/kuruluş ve şahıslarla pay-
laşması karar altına alınır. İlgili kurum ve kuruluş devlet ile
PKK yönetimi olurken, ‘şahıs’ olarak da Abdullah Öcalan
kastedilmektedir.
Oslo-1 toplantısı daha çok tarafların birbirini tanıma ve anla-
ması üzerine biçim kazanıyor. Zaten devamında da görüleceği
gibi, Türkiye tarafının masaya getirdiği bir yol haritası da yoktur.
Ankara’dan gelen heyet, daha çok PKK’nin adım atmasını ve
böyle olursa hükümetin çözüm için ikna edilebileceğini ifade
ediyor. Devlet, ‘çözüm tartışmalarını’ adeta bir adım gibi değer-
lendirmekte, Kürt tarafının demokratik-barışçıl çözüm lehine
attığı adımları da PKK’nin zafiyeti olarak ele almaktadır. İlk
Oslo toplantısında devlet heyetinin yaptığı değerlendirmeler,
Kürt tarafına ve aracı kuruma yaklaşımları bu çerçevede oluyor.
Ne var ki, görüşmelerin devam etmesi de devletin dönem poli-
tikalarının gereğidir. Devlet, çözmeye çalışıyor gibi yapmakta,
PKK ise “Devletin bu durumunu çözüme çevirebilir miyiz
acaba?” sorusuyla sürece yaklaşıyor.
İlk ve devamındaki görüşmelerde devlet heyeti, ana dilde
eğitim, yönetime katılma, demokratik özerklik, Kürt kimliğinin
anayasal ve yasal güvenceye alınmasının mevcut durumda müm-
kün olmadığını savunur.
Nitekim Türk Heyeti Sözcüsü ‘Bayan Güneş’ devlet içerisinde
bu sürece itiraz edenlerin olduğunu, kendilerinin hükümet ve
devleti hazırlamaya çalıştıklarını, adım atılmasının kısa sürede
vuku bulmayacağını masada ifade ediyor. Hatta bir ara Kürt hey-
etine dönerek, “Emre Taner (dönemin MİT müsteşarı) sizin
için çok çalışıyor” diyerek, Ankara’daki iç çelişkilere dikkati çe-
kiyor veya karşı tarafın öyle algılamasını istiyor.
2005-2015 Türkiye-PKK görüşmeleri