Neş’e, ümmid, sevinç, emel yerine
Kanlı yaşlar dolardı gözlerine.
Ne (Rubâb) ın o ihtişamlı sesi,
Ne o âfâkı inleten aksi.
Sâde yerlerde, mihli birsürü baş,
Sâde gözlerde titreyen bir yaş.
Hep dudaklar mühürlü bir feryâd;
Hep bakışlar zavallı istimdâd.
Kim duyar, kim bakar, kim işidir,
Yurdu sevmek kimin, kimin işidir?!.
Ne diyordun: "Ümîd.. Ümîd ölmez!"
Seneler hep geçen, dönüp gelmez.
Yurda dön bak! Harâbezâr oldu;
Âşiyân’ın da bir mezâr oldu...
Şu’le - şu’le semâda yıldızlar.
Gök yüzünde semâ’ eden kızlar..
Gözlerinden ateşli yaş dökerek,
Bekleşir Aşiyan’a avdetini.
Bekleşir iştiyâk içinde seni...
Senelerdir boş kalan âğûş.
Uyan artık, uyan o yâre kavuş!
Senelerdir yetim, ne ot, ne ocak.
Seni şimdi görünce ağlıyacak.
Ve bu yaşlar sürûrudur aşkın.