HÂMİD
Açık bir cephe, mûnis bir nazar, bir fıtrat-ı
mahrem...
Fezayı bitenahisiyle, ebhâr - ü - cibaliyle,
fürûg-i şûh-i eshâriyle, zulmânî leyâliyle,
bütün volkanlarıyle, berq u rağd-i
pürcelâliyle,
şüûn-i reng reng-i inşirâh u infiâliyle
o fıtrat pür garâib bir tecellîgâh, bir âlem.
Tabîatden büyük bir âlem -i külliyet-i azdâd:
Uçar bâl-i hayâl açmış hakıykatler
semâsında;
okur eş’âr-ı ulvî bir leb-i sâkit havâsında;
durur bir mübhemiyyet en celî tal’at
likasında;
gezer tayf-ı mekâbir, rûhlar zıll-i ridâsında;
geçer hengâmeler, mes’ûd u muzlim, şatır u
nâşâd.
Muallâ bir derinlik şiğr-i Hâmid, şiğr-i
vecdâver...
33