TASAVVUF GÜLLERİ...
Düşünceden öte ve zamanın kıskıvrak yakalayamadığı
bir nefeslik kanat çırpınışları.. Belki de günah
defterinin karanlık zindanlarına vicdan mumunun
ışığıyla bir göz atış.. Bu öyle bir okyanusta seyahat ki
gemi yok kaptan yok yolcular yok.. Sadece sen ve
ben, sadece sessizliğin şahitliğinde yokluğun
sahillerine doğru ağır ağır yol alış..
Ey sadık gece, ey dilimdeki hece! Söyle nabzımı
durduran bu efkar bu bahçıvansız bahçenin gülü nice?
Sabır bohçamı çoktan haramiler aldı götürdü, şimdi
sabırsızca feryatlarım iniltilerim ona doğru
yükselmekte. Eğreti tedbirimin kolu, kanadı kırık
pusulasız bir kumruya dönüşmüş. Yol nerede.. İz
nerede.. Sen nerede?.. Hangi cesaretli yürek sana
olan aşkımı inkar etmemi istemekte? Neden? Yalnızlık
sadece kendine aşık olmamı arzuyla söylemekte,
serap misali beni heyecanlandıran fani tenleri bir bir
sebepler girdabında savurup acizliklerini gayb tuvaline
çizmekte...
Ey bu satırları okuyan ışığa muhtaç karanlıktan korkan
göz.. Kalp atışların kadar gerçek olan ya da ruhun
kadar hiç görmediğin hiç bilmediğin ama
basmaklarında yürümek, kokusunu duyup tadını
tatmak istediğin kendi koyduğun kurallardan çok uzak,
mekansızlık mekanına doğru yelken açmaya hazır
mısın? Bundan sonra okuyacağın her satır kendi
değerlendirme kapasitenle sınırlı olsa da sen
okyanustan testini daha çok doldurmak için varıp
gurur dağındaki kibir bayrağını indiresin! Çünkü ne
senin testin ne de benim testim o kurban olduğumun