uzaklarda görüyorum. Bilmiyorum nasıl tövbe edeyim
de şeytanın kandırıp aleve attıklarından olmayayım.
Bana bir yol göster, bir hal göster çok ağlayıp az
gülenin izindeki gönül meyveler çok lezzetli ve tatlı
hille ise siyah bir pelerine bürünmüş biz cahillere ise
bu dünya gecesi çok karanlık.. Ne hilleyi görebiliyoruz
ne de yaklaşmakta olan tehlikeleri.. Sırtımızda ise
ihtiyarlık yükü sefa sürmekte, alışkanlıklarımız
görevlerimizi engellemeye aşık olmuş ve gaflet kuşu
üzerimizde kanat germiş uçmakta. Seher felahına
ulaştır, dua saflığına ulaştır bizi.. Rabbim yoksa kavim
kavim homurdayan cehenneme doğru gideceğiz. Ben
kurtulmak istiyorum, rıza almış bir kul olmak
istiyorum. Bu şaşaa ve makam merdivenlerinde
yürümek istemiyorum. İnşallah dualarım izzeti
dergahında kabul olur, bende reyhanı görürüm.
İçimdeki sıkıntı ya da daralma aynı kümeste
gıdakladığımız tavuk beyinli cimrilerden mi bilinmez,
her şeyi hayra çeviren bizi de Kâbe yönüne çevirir
inşallah.. Aşkın adında ve tadında hep malum gizli ah..
Kardeş çöl tozlarını bile özledim. Ayak basan o emin,
çok değerli alemlerin yüzü hürmetine yaratıldığı
AHMED MUHAMMED MUSTAFA (s.a.v) sözlerini, yüzünü
özledim. Onun dualarına muhtacız, onun açtığı yolda
yürümeye ve ilerlemeye daha da çok anlamaya
muhtacız...
İhvan kardeş bir kapı daha açıldı şimdi.. Şu elimdeki
kandilin aydınlattığı karşımızda duran uzun tünele
girelim bakalım ki neler göreceğiz, neler duyacağız..
Her kalp de bunun gibi tüneller içerir. Kişinin sırlarını
sakladığı ve kıyamette açılacak sırlar.. Sen en başa
dönenlerin hallerini görmedin mi? Benim şu cahil
siluetim, sana bilgili vitrinlerde hoş kokulu bahçelerde