eski alışkanlıklar sahte dostlar gibi peşimizi
bırakmamak için çok zehirli şerbetleri çok güzel
hurilerle sunmaktalar. Yine ders almadınsa iç, iç de
geber! Bu nefis canavarı sır ile sırdaş ile aramıza
girmiş koskoca aşılması çok zor bir dağ gibi.. Yahu ne
istiyorsun bizden biliyorsun ateş bize çok ağır gelecek,
zakkumlar tatsız ve hararetimizi gidermeyecek.
Öyleyse bize ateşten gömlek giydirme çaban hangi
vicdana sığar ki? Sen dua et bazı kapılar var.. Yoksa
elem ateşleri çoktan hem bu dünyada hem de öteki
dünyada bizi tin sahrasında yakalamıştı.
Hadi artık bundan sonraki yolculuğumuza tövbe
deryasında devam edelim.. Bu Lut kavminin batış
sabahından kaçalım. Yani şunu demek istiyorum,
yapılan her güzel hareket yapılan her güzel düşüncenin
sonunda aklının gerçek doğruyu idrak edebilmesi için
sana yardım ediyor. Düşünsene, doğru gerçek doğru
olmadıktan sonra senin doğru bildiğin yanlışların sana
kötülükten başka ne faydaları olabilir ki!
Ey vakit dilberi öyle hızlı yürüyorsun ki geçip gittiğin
sokaklardan toz bile çıkmıyor.. Seni takip edip de
birkaç kelime konuşalım diyorum ama o kadar çok
talibin var ki sen bizim yüzümüze bile bakmazsın.
Artık bu vadiden ayrılıp yalın ayak yürüme zamanı
geldi.. Buraya kadar anlattıklarımız kılıçtı, şimdi o kılıcı
taşıyan kınına geçelim. Çünkü kılıca güneş vurduğunda
o akseden ışıltılar bazı gözleri rahatsız ediyor ve
vesvese deresini harekete geçiriyorlar. Bu da hem
değirmeni hem de değirmenciyi rahatsız ediyor. O
yüzden gel armut ağaçlarının gölgesinde süt rüyasına
yatmış çobanın sadeliğinde buluşalım.. Rızan yoksa