devirmeye başladığında bende toz toprak içinde
kalayım.. Veya Lut’un evine gelen meleklerin
oturdukları sandalye et beni, azabın geldiği kuşluk
vaktinde horozların damlarda ötüşlerini duyayım..
İlyas’ın ayakkabısı, Harun’un hırkası, Davud’un duası
yap.. Ve.. ve Ahmet Muhammed Mustafa’nın (sav)
meclisinde ayak basılan bir hasır yap beni. (Ya
vekil)c.c (ya vekil)c.c (ya vekil)c.c .. Ey duaların
dergâhı izzetine ulaştığında asla geri çevirmeyen, ey
her şeye gücü yeten, her güçlüğü karşısında boyun
büktüren.. Yoktan var eden, eşi benzeri olmayan..
Bütün rızık kapılarını yaratan (ey imdadı mülk, ey
zülcelali vel-ikram ya hayyum kayyum ya malikül-mülk
ya rahman ya rahim)c.c.. Bizim aciz ağzımız ve
günahkâr dilimizin çok eksik şekilde tesbih edebildiği,
şanı yüce rabbimi tüm eksikliklerden seni münezzeh
ederim.
İşte şimdi azığım tamam.. Artık bu kervansaraylarda
eğlenmek zamanı geldi geçti. İnşallah atımız
yorulunca, yürüyerek ayaklarımız yorulunca,
sürünerek dizlerimiz kanayınca sırra bürünerek
yolumuz devam edeceğiz. Ben sendeki bakışla
kendime baktığımda sen bendeki hale yabancı
kalamazsın ki.. Öyleyse bu yaşadığımız dünyayla dost
rüyalara yatmak, yarayı daha da kötü duruma sokmaz
mı? Hekim elindeki kitaba bakarak, bana şu ilacı
bulun, şu otu getirin dese de o da hasta da bilir ki bu
dert iyileşmez dertlerden.. Zaten derdin içinde derman
gizli bunu anlayacak yürek gerek. Herkesin yanında
zaman zaman sahte dostlar bulunur. Onlar, sarayında
ne kadar ekmek varsa sana o derece arkadaşlık
ederler. Hatta seninle yalancı gamlara bile bürünürler.
Sen neşelenince senden daha çok kahkaha atarlar.
Çünkü akılları fikirleri ambarındaki erzaklardır, açlıkları
arttıkça hayallerindeki azıkları da dev haline getirir,