diye düşünme. Yaşından ihtiyarlık mağarasına sığındık
fakat buranın rüzgarı sert kışları soğuk mu soğuk..
Benden bu haberleri alıyorsun ama beynine
danıştığında karşılıklı ne sohbetlere giriyorsunuz? Akıl
kaleme yoldaş olduğundan beridir sınırlı işlerin
uçurtmasını ha bire ömür ipine sarıp koyveriyoruz. Ha
yıldızlara değdi ha değmedi derken bir çuval kirli
derviş hırkasını kaybedip durduk. Yediğin etli yemekler
ve baharat sana geceleri halvetten bir kapı açamaz ki..
Sen açlık kanatlarını aç da Babil mağaralarına Yahudi
kazanlarına düşme. Bu dehlizlere gireceksen zikir
güneşini yanına al. Bu güneş iklimi dilin en güzel
mevsimlerini yaşatacaktır sana. Fakat şunu da çok iyi
belle ki kötülük zırhına bürünmüş kişiye asla ve asla
iyilik çiçeğini koklatamazsın. Zaten onun kokusunu da
burnu hissetmez. İşte sırf bu yüzden İnsanların
arasında gezen fakat asıl işi fitne ve bozgunculuk olan
birçok yaratık vardır. Bunlardaki zehir sanki içine
kezzap konmuş fıçılara benzer. Biraz derinlerine
inersen aslında kendi kendilerine de zarar verdiklerini
çok kolay görebilirsin. Heyhat ki körlerle görenler hiç
bir olur mu? İşte.. maksat güzelliğe yöneliş olmadıktan
sonra istersen her gün üzerine gül kokularını boca
etsen de neye yarar ki! Tıpkı fırsat bekleyen leş yiyici
çakalların pis kokuları onlarda da vardır. Hatta
kanlarındaki mikroptan dolayı sohbetleri de dünyanın
şeytan deliklerindeki zindanlara ulaşır da aklı havai
olanları çok kolay alt eder.
Şimdi kanaat hırkasını yedi yüz arşın uzağa atsan o
hırka düştüğü yerde kısmeti olanlara ne faydalar
sağlar, aklı olanlar görür. Ben yedi mevsim yollarında
aşk mevsimi kadar müsrif bir tüccar görmedim. Bu
hırkadan ya haberi yok ya da aşk insana öyle güzel
anlar yaşatıyor ki her şeyim feda olsun dercesine aşık
kaybolup gidiyor. Tabi kanaat hırkası maddi aşklarda