SURETİL ANKA ( GÖKHAN IŞIKLI )

(GÖKHAN IŞIKLI) #1

Hocam bu çalılıklardan çıkalım da tepeden şu
muhabbet deryasına bakalım.. Biraz ekmek yiyelim,
biraz sohbet edelim, birazcık da misal evine girelim.
Şu aynadan aynaya bakış olmasa ben bu cahil aklımla
yuvarlanır giderdim. Arif dengi reng olmaz, sureti
insanda aheng olmaz olsa bile baki kalmaz. Sen seni
vuslata götüren bir öz bulasın. Sır nedir? Bu herkes
den kaçan herkesle samimiyet kurmayan muhattab
olabilmek için çok çaba gerektiren, kimine bir ömürlük
zamanda görünmeyen kimine ise bir saniyede aşina
olan bu sır nedir? Bir ceylanı visale bir akşam hüzün
dolu bardaktan çay içerek sırrı anlatmaya
çalışıyordum. Aslında niyetim sırrın içine onu da
alabilmekti. Bu elayı serzeniş bizi kendi sırlarının içine
soktu. Av sahasında avcı iken, gam sahasında av
olduk. Dilim her çırpınışında ayrı bir ceylan tuzağına
düşüyordu. Sevda çöllerinde tuba ağaçlarını gördük
ama bu ela şahin bizi kursağına yem etmeye çoktan
niyetlenmişti.


At bakalım ocağa odunları.. Biz de biraz içimizdeki
kıvılcımlardan bahsedelim. Eğer bu sohbet bizim kabuk
tutmuş yaralarımızın kabuklarını kaldırıp, canımızı
acıtmaya başlarsa merak etme ben senden önce feryat
etmeye başlarım zaten. O günlerde yedi bela
kuyularından su içiyorduk. Bir yanımız Eyyüp sultan bir
yanımız zakkumlara giden yollardı. Ağlardık
gözyaşlarımızı çeşme eyleyerek, ama nefis tepsisi çok
parlak geliyordu. Bu aptal göz de ışığa meyl etmişti.
Her neyse gözlerinin merakını laf mumuyla gidereyim
biraz. Gün be gün samimiyetimiz artınca saray
bahçelerindeki gonca gülleri dermeye başladık. Ne
bilirdik ki bir labirent kapısında kükürt kokularına
vurulduğumuzu.. Yalan, aslı olmayana şekil vermek,
ayak baş vermek gibi bir şeydir. Pilli bir oyuncağın
nasıl pili bitmeye mahkumsa o yalan da bir zaman

Free download pdf