Gönül bir kap gibidir. Ona değersiz şeyleri doldurursan
özel olan hallere yer kalmayabilir. İşte maksut yolcuları
demişlerdir ki, önüne her gelenle arkadaşlık kurma.
Misalde hata olmazsa üzüm üzüme baka, baka kararır.
Sözü yoldan çıkarma haline uygundur. Ama kara
kementle bağlanmış ateş halkına ne anlatırsan anlat
kulakları sağırdır. Zaten özellikle son ahir zamanda
insanlar o kadar maymun karakterli bir hal almışlardır
ki yalan, iftira, zina, rüşvet, haset, sahte dostluklar,
aldatma, riyakarlık boyunlarına taktıkları bir kolye gibi
olmuştur. Bu kolyeyi de şeytanın ziynet eşyası
dükkanından ruhlarını satarak almışlardır. Kâr elde
ettiklerini düşünürler, hatta zevk ve sefa içerisinde
mahşer sillesini yiyinceye dek başı boş gezer dururlar.
Dostum bazen şu kitabı okuyan gözlerine oradan da
dudaklarına çok şeyler anlatmak istiyorum. Hatta
hayret girizgahlarına kadar beraber gitmek isteği,
içime çok neşeler getiriyor. Fırsat olursa ben de
Zikrullah halkasının içinde dokuz yüz doksan dokuzu
görmek istiyorum. Koklamak istiyorum. Satırlar içine
sığmayan şeyler de var ki bunları da inşallah seninle
ruhun rüyasında konuşacağız. Fakat rüya denilen şeyi
cismaniyetsiz sayma. Akış yönünü görmediğin bir dere
gibi düşün.. sesini duyuyorsan Şekli sana uzak
sayılmaz ki! Şu iksar-ı Zikrullah inşallah bizimde
kapımızı çalar ve yine inşallah biz gaflet uykusunda
olmayız. Kapıyı bir kere tıkladığında hemen koşar
açarız, bunu nasip et ey yüce Rabbim!
Devran halkaları içinde seyran hallerine, seyran
hallerinden, nefisten üryan hallerine, oradan zikir
tesbihlerine gidelim de uzaktan uzak görünen düşman
gül bahçemizi talan etmesin. Bu kapılarda hizmet en
güzel harekettir, çünkü hem beden hem de manevi