alemdeki halin güzelleşir de, sen kendini kuş kadar
hafif hissedersin. Tad alma duygun dilinden alınsaydı
ne yapardın hiç düşündün mü? Dostum artık sana en
güzel yemeği de getirseler dahi hepsi senin için tatsız
bir hal alırdı. O zaman sırf ölmemek için yiyip içerdin.
Ama şimdi hem yaşamak hem de zevk için, damak
tadı için yiyip içiyorsun, değil mi? İşte gönlü imanda
nasip almamış kişilerin iç dünyaları da böyledir. Sen
onları zevk ü sefa içinde gezip dolaşırken görürsün
ama aslında duvara uzatılmış keresteler gibidirler. Sen
bundan haberi al, her nakış onu işleyen ustasının
imzasını taşır aslında..
Vakit kuşu ne kadar da hızlı uçuyor. Onu bazen çok
yüce dağların başında görüyorum, bazen de ıssız
çöllerde her nerede görürsem göreyim o vazifesini
asla aksatmayan bir asker gibi ha bire o ana doğru
kanattır ki çırpıyor. O an hangi an dersen, mahşeri
duymadın mı? Anlamadın mı? Bütün kavimlerin bölük,
bölük sevk edileceği o gün ak yüzlerin, kara yüzlerin
çıkacağı herkesin yapıp ettiklerinin bir bir döküleceği o
gün.. Ne zor bir gün.. Zor vakitler yaklaşmakta..
Anlamayan bu kitaba lapa lapa kar yağmasını evindeki
penceresinden seyreden çocuk gibi bakar, sadece
bembeyaz bir sayfa görür. Elhamdülillah, anlayan
içinse takva merceği gibidir. İşin iç kısmındaki aynaya
bakmak lazım. İşte böyle durumlarda zor vakitler seni
gelip bulursa, işin içinden ilim atıyla çıkabilirsin. Yoksa
yoksul cahiliyet tilkisi nereye kadar kaçabilir ki? Üç
adım atsa fikrinden cayar da pusulası bozuk korsanlar
gibi gider, kayalıklara çarpar. Her nefis kendini bilir ve
kendini ya hoş olmayan işlerin içine bırakır ya da
hüzünlenerek düzelme çabasına girer. Elindeki parayı
harcamak da diyebiliriz.. Bu devirde tüm kavimlerin bir
arada yaşadığı aşikar olsa da herkes kendi hanesini