olduğundan büyü fal sihir ve benzeri işlerde
yoğunlaşırlar. Bunlara inanan kişiler de meded
bekledikleri kapının aslında kendilerinden daha da aciz
olduğunu göremeden o kapıları aşındırıp gider gelirler.
Sihir vardır ve bu öğretilmiştir, fakat öğrenenlerin çoğu
Yahudi kavminden ve benzeri topluluklardan imanlarını
terk etmiş kişilerdir. Bu konudan neden bahsediyorum
diye düşünecek olursan, bu yaşadığımız yüzyılda
hapishane benzeri şehirlerde bu örümcek ipi gibi cılız
falcılar kendilerini çok güçlü ve garibi cengizmiş gibi
gösterebildikleri yerlere sahip olmuşlardır. Hepsi
beyinsel sorunlar taşıyan kişilerdir, hem kendi akıl
yollarını tıkarlar hem de kendilerine inanan kişilerin
akıl yollarını tıkarlar. Şüpheye bunalıma boş işlere
sürüklerler. Para kazanırlar ama bedelini de çok ağır
şekilde öderler. İşin gerçek yüzünü gören kişi bunlara
inanmak değil, sadece yüzlerine toprak serpileceğini
çok iyi bilir. Sakın ola ki o pazara meyil etmeyesin.
Fırtınalı bir günde taş üzerindeki kül gibi savrulup
gidersin. Hayat üzerinde olan ölümü tadamamış her
can, ister son derece cahil olsun, isterse yüksek ilim
sahibi olsun aklının seviyesine göre bir şeyler üzerinde
çalışır durur. Fakat bu çalışma kimisinde maddi
kimisinde manevi yollara ayrılmıştır. Meyil ne tarafa ise
meyvesi de o taraftan gelir.
Bazen sabırsız akıllar kararı dereyi görmeden verirler
ki ruh havuzuna düşmeden şekil balcığında kalırlar.
Nasip denilen bir cetvel vardır, bu cetvel de sana, bana
ya da karşımızdakine verilecek her türden kısmet
taksim edilmiştir. Hatta hatta ondan önce emir
buyurmuştur. Sapıtan insan kendi aleyhine doğruyu
gören de yine kendi aleyhine hareket etmiştir, kimse
başkasının yaptıklarından sorumlu tutulmamıştır. Dil,