kalp, beden kendi yaptıklarından sorumludur. Kaderi
Hak yaratmıştır ve salise salise gerçekleşmektedir. Bu
da senin hür iradenle yapacaklarını, yüce Yaradan
önceden bildiği için hepsini kader defterinin içine
koymuştur. Filozofların, felsefecilerin ve diğer aynı
anlamda aynı pencereden aynı manzaraya bakanların
yanıldıkları, kavrayamadıkları olay, Kuran’ da
bahsedilen gerçekleri anlamak istemediklerinden,
kendi burunlarının açtığı çukurlara saplanıp
gitmişleridir. Velev ki anlasalar da mağruriyetleri
nefisleri bu büyük gerçeğe secde etmelerini
engellemiştir. Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’de
Rabbimiz buyurmuştur ki; şeytan ve kabilesi sizin
göremeyeceğiniz yerlerden sizlere bakarlar. Gözün de
göremeyeceği yerler var, anlar var. Göz zaten belli bir
ışık titreşimindeki nesneleri görebilir, ötesindeki öteyi
görmediği için anlayamaz kavrayamaz. Bu kulak için
de böyledir gönül için de böyledir kalp için de böyledir.
İşte bazı insanları bazı insanlardan ayrı kılan, temiz
kılan gerçek doğruyu görmelerini sağlayan sebep,
hareket, durum nedir? Bunu kendine sor.. Kimdir bu
insanlar dersen, peygamber ve sahabelerden sonra
gelenler, evliya ve hak dostlarıdır ki bu zatlar sadece o
rızayı alabilmek için hayatlarından geçecek kadar hak
yolunu sevmişler. Sen mışıl mışıl yumuşak yatağında
uyur iken onlar ne zahmetlere ne nefis imtihanlarına
girmiş ve başarıyla çıkmışlardır. Çünkü ‘seven sevdiği
ile beraberdir’ hadis-i şerifi bunu anlatan çok güzel
sözlerden bir tanesidir.
Akıl her ne kadar dünyayı sevse de, ruh öteki aleme
erişmek için bir kapı arar, yol arar sebep arar. Sen
ruhundan habersiz ama ruh senden habersiz değildir.
Çünkü kaynaşmış olanla kaynamış olan arasında