dünya pazarına bir çık da en mert sandığın kişiden
bedava bir şey iste bakalım. Mutlaka seni hem çok
tersleyip hem de ‘deli midir, nedir’ gözüyle bakar. Bu
böyledir. İnsan hem çok zalim hem de nankör, gözü
doymayan bir hırsa sahiptir. Yüce rabbim hiçbir
müslümanı, ne merdin ne de namerdin kapısına
muhtaç eylemesin, amin Taha ve Yasin..
Rızık kelimesi geçince çok derin bir mevzunun eşiğine
gelip dayandığımızı anlamanı isterim. Yıllarca uğrunda
cinayetler işlenen savaşlar yapılan anneyi evladından,
evladını annesinden ayıran makam sahiplerine yalan
söylettiren, teraziyi eksik tarttırıp harama sokan, elde
edebilmek için insanların namuslarını sattıkları nice
şaklabanlıklar yaptıkları ve utanma perdelerini
kaldırdıkları bu para ve maddi menfaat duygusu çok
derin anlatılması gereken bir mevzudur ki hırs
yüzlerce ağzı olan ve asla doymak bilmeyen bir
ejderhaya benzer. Bunu sen doğurur, büyütür ve yine
sen beslersin. Hatta öyle bir hal alıverir ki bir gün gelir
senin de başını batırır, mahveder, bitirir.
Şimdi kendi ellerinle büyüttüğün bu canavara karşı
kimi suçlarsın? Kime bir şey deme hakkın vardır? Sen
de iyi bilirsin ki hiç kimseye.. Neden üç beş altın ve bir
taht için nice hükümdarlar öz kardeşlerini öldürmüşler?
Neden sadece o iktidara kendileri sahip olmak
istemişlerdir? İşte hırsın karaca karası yüzlerinden
biri.. Sen diğer yüzlerini de görmek istersen bende
sana anlatacak çok gerçek olay var.. Bazı insanlar çok
içten pazarlıklı ve sinsidirler. Bu onların bir yetenekleri
değildir, içlerindeki hırsın, kötülüğün ve menfaatperest
oluşlarının tabii bir sonucudur. Düşün ki sen kışın
sokakta kalmış aç ve aciz bir durumdaki bir ihtiyar için
belki üzülür ağlarsın. Hatta yardım etmek bile istersin,