Bu bilgiyi de verdikten sonra biz tekrar Hüdai Hz
lerimin dergahına dönelim. O söz, yani kapı girişinde
yazan o söz çok özel sırları da ortaya çıkarmaktadır.
Yani açacak olursak, hocamızın işaret ettiği şeyler hem
hocamızdan sonra artarak devam eden bazı tehlikeli
durumları anlatmakta hem de İslam a gayet sadıkane
şekilde sarılarak ibadet ve hizmet eden kişilerin kendi
dualarındaki güzelliğe mazhar olacaklarını
anlatmaktadır. Buradan şunu da anlıyoruz. Her
başlangıcın bir sonu vardır. Fakat başlangıcını tayin ve
isteklerine uyduramadığın bu dünyaya gelişi
sonucunda iyi yada kötü bitmesi, kendine istikamet
edindiğin yol ile çok alakalıdır. İşte yanılmaya,
darılmaya ve savrulmaya çok müsait olan insanoğlu,
her an kendisini uyaran Kuran’dan ayrılmadan yaşarsa
tehlikelerden uzaklaşmış olur. Bir denizi resimlerde
gören kişiler vardır, bir denizi kıyısından izleyenler
vardır, bir denizi de sadece ayaklarını ıslatacak kadar
hisseden vardır, bir de denize atlayıp yüzen vardır.
Ama öyleleri de vardır ki hem yüzerler hem de en
derinlere dalarlar. İşte bunlar arasında yaşanılmış,
hissedilmiş, özümsenmiş farklılıklar göze çarpar.
Anlayış aslında öyle büyük bir hazinedir ki o az olursa
ya da olmaz ise seni çok zarar ettirir. Çok dikkatli
olmak lazım. Yüreğinde bu zikre bir meyil sevgi
doğabilmesi için ilk önce Rabbimin bunu dilemesi
lazımdır. O dilemeden sen dileyemezsin ki! İşaret
edilen nokta önemli bir yol çizgisidir çünkü bu
hallerdeki aşk çok başka şevk, ilham ve enerji doludur.
Öyle ki aklını başından alacak derecede seni kendisiyle
meşgul eder. Bu durum kırık bir vazonun eksik
parçasını bulup tamamlanması gibi yetimi annesine,
yolcuyu evine, aşıkı maşukuna ulaştırma heyecanı
gibidir.
gÖkhan iŞikli
(GÖKHAN IŞIKLI)
#1