günahı silme gayreti iki türlüdür. Sen şu kavrayışı
arayış heybesine koymadan gavsül azam Abdül Kadiri
Geylani Hz lerimin o mübarek ellerini öpme şerefine
nasıl ereriz?
Kardeş ‘Irak’ kelimesini hem şehir hem uzak mesafe
anlamına sokan senin ve şehir halkının kullandığı dil
yüzündendir. Yoksa mananın kendisi manasından
habersizce orada sana bakar durur. Ya gavs.. Bu çok
derin kuyudan yukarıya bütün gücümle bağırıyorum,
bize yardım et. Kuyudan yukarıya çıkacak ne merdiven
var ne de el tutacak bir taş var. Bizler ağlaşmamak için
gözlerimizi kapamış da rüya haline güya varmaya
çalışıyoruz. Kime bu falların, ebcedin ve bir sürü
saçmalığın faydası olmuş ki kör gözlü, sağır kulaklı,
gaflet gönüllü çöl çakallarına faydası olsun. Seni
başka aynalara bakmaya teşvik edenin gerçek yüzünü
görsene. Bak, haydi.. Bu şeytandan başkası değil ki ha
kör olasıca lain şeytan, sen misk ü amberden ne
anlarsın! Sadece gönlünü, kalbini sana kiraya vermiş
divaneleri döndürür durusun. Bizim ağzımızda Yusuf
peygamberin ağzında beliren ‘maazallah’ var, hep
beraber kuyudan kurtulmaya gayret ediyoruz. Sen
bizim üstümüze ne diye ümitsizlik ateşi atmaya
çalışıyorsun ki? Esma zırhını hangi ateş yakabilir ki?
Estağfurullah.. Elbette yakamaz..
Kabri şerifinin bulunduğu şehri hafızam unutmuş,
sadece adını söylüyorum. Şunu ruh irtibatındaki rabıta
hızına ilet hocam, bunu senden çok samimiyetle
diliyorum. Elbette mekanın önemi içinde bulunandan
geliyor yoksa ıssız yerlerdeki çöplükleri kim merak
eder ki.. Gerçi bu harabe mekanlardan, çok imtihan
talebesi gelip geçmiştir. Yırtık pırtık elbiseler içinde
damı olmayan, yıkık dört duvar içinde kumlar