ey beyhudelik yıldızına asılı kalmış yüz sureti ey.şiir senden gelen bir çeşmedir sanıyorsan bu çeşmeni ne
besliyor ki o kırılasıca ellerin habire kalem ve kağıt arasında savaş halinde. yazdıklarını değerli bir söz mü
sanıyorsun yada ateş ile yanmış gönülden çıkan bir ah mı? Yanılgı hırkasını ne güzel örüp üzerine
uydurmuşsun ve bir de bu çürük sözlerini şiirlerini alkışlayacak sahtekar dostlar edinmişsin yazık sana
derdim yazık ancak sana muhattab bayrağını açmak olurdu ki bu da bize şehrin lağım kokularını getirirdi
bizde sevmeyiz bilirsin.aşk rüyası ayrılık sabahına uyanmaktır.ayrılık aşkla aşk yaşarken sen ve ben neden
söz düellosuna alfebesiz bir pazarda girişiyoruz ki .ruhuma tutunan bu fırtına tuali hangi kızgınlık
renklerini benim gönül sayfalarıma nakş ediyor hangi bilinmezlikleri getirip en yakınıma koyarak beni
uzaklaştırıyor. Sayılar ve sözlerden sonrasında ulaştığım ilk köprü yokluk sınırına açılan bir aheng
uyşuması yada huzur bahçesi mi?yada pusulanın yön bulamadığı yönsüzlük yönümü? hiç birine verecek
cevabım yok bu yoklukta.ben bile bir ağırlık teşkil ediyor göz lazım kulak lazım gönül lazım ama onlardan
vazgeçmekte lazım ki endişesiz günlerdeki anlayış ölçümlerimiz tam olsun.korkularım neşelerim
hüzünlerim ve durgunluğum hepside birer perdeymiş bu koşuş içerisinde.bizi biraz daha ağır adımlar
atmaya zorlayan bir sebeb sürtünmesiymiş.hızlandıkça hata duraklarında daha çok durmaya başlıyorsun
yavaş gitmeye kalksan bu sefer merak kanatları seni heycan yükündeki akımla sarmaya başlıyor. Şunu
anladım ki sır için korku tünelini mutlaka aşman lazım bu tüneldeki her adımında ellerinden ayaklarından
varlığından kısacası seni sen eden her şeyden sıyrılarak çıkışta hiç postuna bürünmüş olmalısın ki sana
hazırladığım hicran sofrasında ki yemeklerim lezzetine varasın. Doğum tarihin bir işaretmidir?bu lafı şimdi
söylemek men zırhına çarptı da ben sus sokağına girdim sabret oğul ekşimiş yüzlerden ayrılık saati daha
gelmedi mi? Sen hala bu eski çulların satıldığı bit pazarında saray şamdanlarını aramaktasın. O
şamdanları bulsan bile bil ki ne mumların ışıkları onların içine hapis olup gitmiştir senin evinde o ışıkları
geri çıkarır sanıyorsan dua ışığını hiç görmemişsin demek ki. Bu ki eki kitabımıza eklendi kaldı hayırdır
inşallah. Akıl belli bir yaş sınırından sonra uçmaya meyilli olur ki kendi vücudunda olan harabiyeti tam
manasıyla idrak edipte eyvah diyerek ağlamaya başlamasın daha az anlarsın daha az görürüsün daha az
hareket edersin bu azlar çoklar çadırına girmeye başlayınca dünyadan alacağını almış bir tamam oluşa
yönelmeye başlamışsındır. Bir tek iman gücüyle diri olan kalp ve gönül böyle olmaz o hep canlı ve hızlı
anlayışlıdır. Sabır ilacıda da ek bir takviye olur ve her secde edişin ardından başka bir neşe ve lezzete
ulaşır.okumak yavaş kalan bir hal olur bazen anlamak için algılama gücü top yekün bir kavrama yetisine
ulaşmış olmalı ve daha da artırmalıdır.bunları sana anlatışım dostun dosta ulaştığı sadelik günü gibi
düşün.söz sana ulaştığında sende sözdeki öze ulaş. ruhuna yabancı olanlar sana dost yağmuru ile
yağsalar dahi aşk şemsiyesi içlerindeki nefret ,kin,düşmanlık gibi virüsleri mana güneşinde eriterek
anlayış ormanındaki sessizlik çeşmesine çevirir. sen edep hırkasındaki tevazu sabahına git ancak oradaki
sabır ilmekleri abdal rüzgarı ile seni şekilsizlik uçurtmasına kavuşturur.sen durağında kalmadık da
ilerleme isteği bizi sardı kuşattı ama korkularımızı ve nedenler ırmağını aşabileceğiz mi yoksa bir köhne
sokak misali sevgilinin terk ettiği adımlara yakın mı olacağız. aklın dört mevsimindeki anlayış yeteneği
gönlün ilkbaharındaki hüzün meyveleri gibidir. algıların bu bahçeye meyil edince gerçek deryasındaki
hareketle karşılaşır .işte hayret bakışı sufiye yani saf olana iletilmiş bir hediye gibi onu mana şekline sokar
hızını artırır idrakindeki bu açılma karanlıkta kalış değil güneşe doğru kanat
çırpışlardır.kötülüklerden ,kıskançlıktan,haset zekadan ayrılan beden gönlü fani ağırlığından kurtulmuş
gemiye benzer deryalara açılmaya hazırdır. kaptanı vicdan ve aşkın ta kendisidir, haset kayalıklarına
çarpmadan ilim fenerinin ışığı rehberliğinde kendine olan yolculuğuna devam eder.zeka algılama ikilisi
yanılgı kıyısına yakın bir haldedir o yüzden son perde açılmadan kendini padişah ilan etme...yoldan çok
ayrıldık ve istikamet için verilen işaretleri puslu meth yağmurunda kaybetmek üzereyiz işte kendi iç
alemimize geri dönmek daha evla oldu. telaş rüzgarıyla yolculuk etmekten vazgeç çünkü aklın resim
çizdiği tablo dünya paletinin renk rüyasıdır sen bundan firar etde gerçekler bahçesindeki bayram
sabahına gel .kalbin sana aşk patikasında acı çiçeklerini sunduğunda acele kelepçesini ayaklarından
gÖkhan iŞikli
(GÖKHAN IŞIKLI)
#1