SİMA'ÜL GAYB ( GÖKHAN IŞIKLI )

(GÖKHAN IŞIKLI) #1

çöllerinden bir gaybi ses işitti bu ses ona kulak mesafesinin acizliğinden değil de gönül
mesafesinin sınırsızlığından geldi yetişti şöyle demekteydi o her şeyi ile aşkla dolmuş bahtiyar
gence huuu huuu huuu bunu işitince aklına ne yar ne diyar ne başka bir mana geldi sadece bir
hurma bahçesinin içindeki huzur pınarlarının akışını dinler gibi oldu ve kanlı gözleri ile alem
aynasında kendi cismaniyetine baktı bu bakış belki bir saniye belki bir asırdı ama gayrullahın
kudretullahındaki bin bir sır ona sanki asa olmuştu diz çöktü ve eline çöl kumlarından bir avuç
alarak yavaşça rüzgara doğru bırakmaya başladı o anda o kum ve rüzgar arasında bir şekil
peydah oldu bu çok güzel bir kız sülietiden başka bir şekil değildi ona öyle bir masumiyet ve vefa
bakışı ile baktı ki aşığın gözleri nerdeyse bu samimiyet bakışı karşısında kör olacaktı hiç
konuşmadılar sadece bakıştılar ama bu bakışma dünya üzerindeki tüm aşıkların dillerinden çıkan
tüm harflerin milyon kez milyonla çarpım işlemi görmesinden daha fazla mana taşıyordu sanki
bir çılgın nehir akmakta gönül değirmenindeki tüm söz tanelerini sadelik yörüngesinde
öğütmekteydi genç bir ara kendine gelir gibi oldu o irem incisi o gül rengindeki yakut gözlü sabah
yıldızı hala karşısında aynı kudret bakışı ile ona bakmaya devam ediyordu aşık diline gelen bir
güç ile ona sordu adın nedir yahu adın nedir bu ses buhara çöllerinde yağmur hasretinde yas
tutan kayalıklara vadilere çarparak yankı yapmaya başladı adın nedir ya huuuu ya huuu hiç
konuşmadan duran kutlu kız sağ omzunu tarafına dönerek parmağı ile uzakta bir yeri ona
gösterdi evet çok uzakta zar zor görülen bir yeşil bahçe vardı aşık hemen sordu orası senin evin
mi senin kaldığın yer mi öyle merak etmeye başladımıştı ki kızın yanına gitmeye ve daha
yakından görmeye karar verdi tam bir nefes mesafesi kadar ona yaklaştığında yüzünde bir
serinlik hissederek gözlerini açtı aslında çölün o yüksek sıcağında bayılmış ve oradan geçen bir
kervancı aşığın bu abdal haline acıyarak geçip gitmemiş bir matara su alarak ona yardıma
koşmuştu aşık delirmiş bir halde uyandı ve sende kimsin ben nerdeyim ne oldu bana diye
konuşmaya başladı kervancı olanları anlattıktan sonra onu yanına alarak kervanın olduğu tarafa
doğru gittiler gece olmaya ortalık kararmaya başlamıştı uzunca zaman yol almaktan halsiz düşen
kervancı orada konaklayıp hem yemek yemeğe hem de bu hali çok garip gelen genci tanımaya
halini derdini sormaya karar vermişti öylede yaptı büyükçe bir ateş yakan yardımcıları adı
maksud olan bu kervan sahibine karşı çok hürmetkar ve sadık şekilde davranıyorlardı daha da
kendine gelen genç güzel yemeklerden yiyip suyu da kana kana içtikten sonra buhara çölünde
yıldızlar altında maksud isimli kervancı ile sohbete başladı yalnız aşık bu maksud denilen şahsın
hal ve hareketlerinde yüzünün şeklinde ses tonunda gayri ihtiyari çok samimi ve sıcak bir
etkileşim bulmuştu kendi kendine içinden şöyle dedi ilk defa bu garip halimi anlayan beni babam
gibi sevgiyle saran biri inşallah yanılmıyorumdur diye içinden aldı verdi aldı verdi.Maksud aşığa
evladım ismin nedir kimsin necisin bu kuş uçmaz kervan göçmez çöllerde ne ararsın buranın
hırsızı uğursuzu yol keseni vardır korkmazmısın aşık efendim ben can telaşından sıyrılalı hayli
sene oldu kendi cismimden geçeli ne haldeyim nerdeyim bilmeden gezer dururum neden dedi
maksud o da gökyüzündeki yıldızlara uzun uzun bakarak ve derin bir nefes boşaltırçasına aşk
dedi aşk. Ben bir sarayda kölelik zincirleri ile zincirlenmiş efendilerine hizmet eden yetim
biriydim ve aklım başıma geldi geleli o yerde efendilerime hizmet ederdim hatta bu halime öyle
alışmıştım ki zaman zaman durumumu unutup güler şaka yapar gizli gizli bahçedeki elmalardan
koparıp yerdim günler böylece geçip giderken bir sabah bulunduğumuz saraya bir telaştır ki
düştü herkes bir hazırlık bir koşuşturma içindeydi sonradan öğrendim ki sahibimizin çok değer
verdiği misafirleri yaklaşmaktaydı sarayın giriş kapıları bahçeleri salonları koridorları velhasıl her
yeri temizlenmiş çiçekler has ipekler ile bayraklar ile süslenmiş türlü türlü yemekler tatlılar
meyveler ve adını bile bilmediğim ikramlar hazırlanmıştı bende bahçede gelenleri serinletmek
için büyük yelpazeler sallayan kölelerin içindeydim aslına bakarsan merak hepimizi sarmış bu

Free download pdf