ola ki? bu resim seninde onunda ve aşığın da gözlerine yakın bir yıldız olsun bu iş çığırından çıkacak gibi
görünüyor daha yazacaklarımızın en başında bile on bohçayı birden açmaya başladık olmaz sabır için
sükunet için sünnet çeşmesine ibriğimizi doğrultmamız lazım o seslendikçe derya çoşuyor sanıyorum ve
içim ferahlıyor anlamak için idrakini çok zorlama bende manayı bulduğum yerde virgül gibi donmuş
kalmıştım ve nokta kadar kıpırdama isteği içimde yoktu. bazen durmak düşünmek hareket etmekten
daha eftaldir elbette neden diyecek suskun dilin altındaki bende cevap vereyim kavramak tutmak gibidir
yada tutmak sarılmak gibidir ve bu sarılış ve tutuş bir hareket hali gibi değil sabit bir duruş sergilemek
dönek olmamak ve emek verdiği yoldan gerisin geri dönmemektir. O gerisin geriye çok kolay kaçar kim
mi? Sahabe ordusunu ve yanlarındaki yalın kılıç melekleri gördüğünde topukları üzerinde geriye dönen
melun şeytan gibi.İşte refakat eden kim edilen kim ve yolları nereye gider diye düşündüğünde görürüsün
ki o mübareklerin hepsi kuran için seferber olmuşlardır biliyorsun değil mi bende düşüncemi seferber
etmeye gayret gösteriyorum ki bedenim tesbih ipi kadar işe yarasın yoksa fil kadar şişmanlayıp karınca
kadar yük taşımak domuz çiftliğinde nöbet tutan köpeklerin salyalarına benzer o salyalarda çöplükten
başka yere akmaz sırf sevdiğim için ve iyilik istediğim için kalemimi elektirik mürekkebine batırıp ışık
harflerini yan yana dizerek sana ve bana bir yol kurguluyorum istiyorum ki mum ışığına geri dönmeyelim
o odamızın her yerini aydınlatmaya yetmiyor ve bir çok köşeden nefis fareleri iman zeminimize saldırıyor
bu zemin yerdeki zeminle aynı değildir sakın ola ki böyle düşünüp bu sözlerimi bir anda kaybolup giden
bir seraba çevirmeyesin senle konuşuyorum evet senle bu sen kimdir bilirmisin içindeki bendir o içindeki
ben kimdir bilirmisin oda şu miktarını bilemediğim kadar yıldızlarla donatılmış göklerin kara deliklerinden
boşluklarından hızla akıp giden bazen çağlar arası bile çok kolay şekilde seyyahat edebilen gittiği her
yerde baş üstünde misafir edilen adına milyonlarca şiir yazılmış çok kişinin asla ulaşamayacağı yada
meyvelerinden yiyemiyeceği sevgidir aşktır muhabbettir canı gönüldür ey eklentisi eklenen
güzelliktir.Beni harmanlar içinde bıraktın gittin beni göz yaşlarım içinde bir başka gariplikte bırakıp gittin
ah bile edemedim vah bile edemedim hıçkırıkları hüznümün bahçesine gömdüm ve garipliği düşkünlük
ve acizlik olarak algılamaya başlayacaktım ki kalbimden bir rüya çıktı ve onu seyre koyuldum gece
olmamıştı başım yastıkta değildi ve üzerime gaflet yorganı örtülmemişti o rüyada şekilsiz bir uçurtma
gibiydim göz kapaklarıma kirpiklerime ve düşündüklerime ben Karşıdan bakar gibiydim üzüntü kervanına
yaklaştığımda tüller içinde pırlantalarla süsülenmiş ve son derece mağrur bir halde deve üzerinde dünya
isteklerimi gördüm. kervan o kadar uzundu ki akıl ovasına sığmamış düş bağlarına kadar uzanmıştı hey
hat dedim hey hat uğruna ağladığım uğruna ayaklarım kanayana kadar yol teptiğim isteklerime bak gören
göz altında şu haldeydiler mumyalanmış birer ceset başka bir şey değil. para kafilesine baktım yanlarında
altın gümüş ve dilenci kafilesi vardı ne tuaf dilenci ve kuyumcu yan yanaydı bunu kervanın önündeki
fırsatcıya sordum oda şunu dedi bana el açmak ile altın satmak arasında ne fark var ikisi de sende olan bir
şeyin karşılığında sana bir şey veriyor biri laf biri madde madde lafla tartıldığında aslında şöyle bir karışım
çıkıyor dil sanatını iyi bilen bir sahtekarın simya bilgisiyle eşeği at olarak satmasıdır çünkü altın dünya
ateşini körükler laf ise seni kendi izan hapishanene haps eder sende daha büyük laf söylecek varmıdır
diyerek kendi parmaklıklarının sayısını artırdıkça artırırsın. neyse içimizdeki közleri yangın çıkarmayacak
yerlere dökelim de senin düş ormanların zarar görmesin. zaten halin beden elbisesinde rüya görmesi
taklidi imzaya benzer aslına muhtaçtır üç beş kişiği kandırır ama imza sahibini asla. işte bir dolambaçlı
yoldur ki çıkması gayet güç gayet sarptır bir halden anlayan bir yordam bilen bir kılavuz lazımdır işin
içinden çıkmaya bu dünya böyledir. gayb dedik bilinmeyen....... Sima dedik şekil .... Yada şekli kast
ederek......bilinmeyeni sen nerden bileceksin hey gafil dediler hey günahkar dediler bizde dedik ki
bilinmeyeni yani gaybı bilmeyiz amenna ama bilmediklerimiz bildiklerimizin üstünü örtmesin diye filiz
vermiş çimene kurbağa bastırmıyoruz kar altındaki tomucuğa ayaz değmesin istiyoruz ve yazıyoruz ki
kaybolup gitmesin. EL BATIN cc sır dolu ismi şerifini zikrettiğimiz günlerde gördüğümüz güzel halleri ister
seni dergahına çeken el say ister nur zenciriyle bağ vuran emir say hepside senin içinde kötülük
gÖkhan iŞikli
(GÖKHAN IŞIKLI)
#1