Ve lalanın kaşını eğerek, büyük bir zevkle ve
bilmediğim bir biçimde okuduğu şiirin edası,
anlamından çok hoşuma gidip, şiiri bana
öğretmesi için yalvarmağa başladım.
Lala, cevabında: "Şiir dedikleri kimi kişilere
özgü bir Tanrı vergisidir; eğitim ve kendine
iş edinmekle olmaz. Eğer yüce Tanrı, sana da
böyle bir alın yazısı yazmış ise şair olursun
ve illâ hiç bir nedenle bu şerefi elde ede-
mezsin. Hoca Numan Efendi, her bilimde
uzman, derya gibi bir kişi iken şiir söyleye-
biliyor mu? Bak, İsa Efendi, Farsça’da biricik
iken şiir yeteneği var mı? İşte şiir bir Tanrı
vergisidir, bilim ile ele geçmez." dedi.
Bunu duyar duymaz, sanki içimde küllenmiş
bir ateş kümesi varmış da körüklenmiş gibi
kendimde bir coşup kaynama hissettim.
Yerimde durmağa gücüm kalmadı. Değir-
meni bıraktım, ağlayarak lalanın boynuna
sarıldım ve şiirin nasıl söylendiğini mutlaka
bana öğretmesi için yalvardım.