يلدب
ّ
لاإ تبثي لا ،ىلاعت لله قّ ح
ّ
ل يعرش مكحُ ريفكتلا
1
2
İşte insanın fıtratında derç olunan şey budur. Eğer biz
buradaki لا اله nefiy edatını küfre nispet manasında
kullanmış olsak bile bu isabetli bir görüş olmaz. Zira tarihler
boyunca insanlar yukarıda bir nebze değinmiş olduğumuz gibi
canlı ve cansız nice varlıklara ibadet etmişlerdir. Canlı
varlıklar için kâfir olması sabit olsa bile bir ağacın, taşın ya da
her hangi bir cansız varlığın tekfir edilmesi mümkün değildir.
Zaten bu kelime bize kâfir ve müşriklerin tekfirini
değil Allah’tan başka ibadet edilen varlıkların inkârını
emretmektedir.
Fıkıh usulünde bilindiği üzere kelimelerin manalara
delaleti üç vecihten biri ile olur.
Delalatu mutabakat: Bu lafzın mantukundan anlaşılan
şeydir. Mesela Kitap denildiği zaman yapraklardan ve
içerikten ibaret olan şeye denir.
Delaletu tadammun: Bu da lafzın mefhumundan
anlaşılan şeydir. Mesela kitap denildiğinde cildine ve
yapraklarına delaleti bu cinsten olmuş olur.
Delalatu İltizam: Bu da lafzın asıl anlamının dışındaki
karinelerle anlaşılan şeydir. Mesela kitap denilince yazana,
tashih edene, redakte edene delaleti gibi.
O halde bu kelimenin mantukundan ve lafzın delaletu
mutabakat yolu ile işaretinden şu çıkar. “Allah’tan başka
kendisine ibadet edilecek Hak İlah yoktur.” İşte bu ibarenin
mantuk ve mefhumundan anlaşılan şey budur.