يلدب
ّ
لاإ تبثي لا ،ىلاعت لله
ّ
قح
ّ
يعرش مك
ُ
ل ح ريفكتلا
1
oldukları kısmen asılsız olan şeyleri Kur’an ve sünnete nispet
etmiş ancak tağutlar bunu İslam’a mal etmemişlerdir. Bu
söylemiş olduğumuz sözler kimsenin tuhafına gidip haddini
aşan bir üslup olarak görmesin. Çünkü nasıl ki tağuti düzenler
insanların malları ve kanları hususunda kendilerini söz sahibi
olarak görüyorlarsa, bu kimselerde sefih akılları, dar
düşünceleri ve ilimdeki az sermayeleri ile muvahhit
Müslümanların kanları ve malları hususunda kendilerini söz
sahibi görmektedirler.
Müslümanlar arasında gün geçmesin ki, selef-i salihin
döneminde tanık olmadığımız ihtilaflar vuku bulmasın ve
insanlar bunda ihtilafa düşmüş olmasın!..
Ümmetin bazı gençleri bu konuda bilgisizce kalem
oynattı ve dinin aslı ile imanın aslı olan şeyleri birbirine
karıştırdı. Selefleri olan Mutezile ve Hariciler gibi ortaya dinin
aslı dedikleri şeyleri atarak Müslümanların kanlarını ve
mallarını helal kıldılar. Bunları yaparken de örümcek ağından
yapılan evden daha çürük olan delillere ve ulemanın mutlak
sözlerine yapıştılar. Böylece de ihtilaf derinleşti. Ancak Allah
Subhanehu ve Teâla ilim ve hüccetle yine sünnet ehlini
“Halku’l Kuran” fitnesinde galip kıldığı gibi bu konuda da
galip kılmıştır.
Bunların yanılgılarından biri de “Hükmün İnkârı” ile
“Küfrün Sebep ve Çeşitlerini” birbirine karıştırıp her şeyi
mutlaklaştırmalarıdır. Hükmün İnkârına şöyle bir misal
verebiliriz. İçkinin haramlığını inkâr eden kâfirdir. Ancak
haram olduğunu kabul eden fakat bir kısım içkilerin içki olup
olmadığı hususunda tartışmaya giren kimsenin durumu bunun