يلدب
ّ
لاإ تبثي لا ،ىلاعت لله قّ ح
ّ
ل يعرش مكحُ ريفكتلا
1
7
Ancak bunlara Allah’ın hakkı olan haddi uygulamak
müstesna...
Hâlbuki bir kimse Allah’ın diniyle alay edip, eğlence
haline getirse, bunu adet edinmekten daha ziyade bir defa dahi
yapmış olsa; yukarıda birkaç misal olarak verdiğimiz büyük
kabahat ve çirkin günahlardan daha hafif gibi gözükmesine
rağmen bu kimseleri tekfir ederiz. Çünkü Allah ve Rasulü;
Allah’ın diniyle alay edene kâfir demiş, her ne kadar büyük
günahlar olarak görsek de çirkin ve zararlı görsek de örnek
olarak saymış olduğumuz filleri yapanları tekfir etmemiş, bu
kimselere ise fasık demiştir.
O halde tekfiri dinin aslından gören kimselerin şer’i
bir hüküm olduğunu kabul ettikleri gibi fıtrat ve aklı da şer’i
birer delil olarak kabul etmeleri gerekir. Oysa aklın şer’i bir
delil olmadığı ancak şer’i delilleri anlamak için vasıta olduğu
aşikârdır.
Tekfirin şer'i bir hüküm olduğu hususunda ise ulema
arasında hiçbir ihtilaf yoktur. Bu konuda ilkinden sonuncusuna
kadar bütün ulema ittifak halindedir. Dolayısıyla bu konu
hakkında ulema arasında bir icma oluşmuştur. Lakin bu
icmaya bazı cahiller muhalefet etmekte ve sözlerinin lazımı
olarak bu ulemayı da bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde tekfir
etmektedirler.
Şeyhul İslam İbn Teymiyye rahimehullah şöyle
demiştir: