يلدب
ّ
لاإ تبثي لا ،ىلاعت لله قّ ح
ّ
ل يعرش مكحُ ريفكتلا
1
8
şer'i delillerle sabit olur. Bunda aklın her hangi bir hükmü
yoktur. Oysa yukarıda da beyan ettiğimiz gibi dinin asılları
fıtri ve aklidir.
Fıkıh açısından tekfir şer'i bir hüküm ise o halde
mükellefler açısından Şari Teâlâ tekfiri, ya teklifi
hükümlerden kılmış ya da vaz’i hükümlerden kılmış olur.
Öyleyse bir fiilin yapılması ya da yapılmaması talep
edildiğinden dolayı Teklifi Hükümler babından olmuş olur.
Teklifi hükümler ise vacip/farz, haram, mendup,
mekruh ve mübahtır. İşte bunlara teklifi hükümler denir. Bir
de bu hükümlerle ilişkili vaz’i hükümler vardır ki, onlar da
sebep, illet, şart ve manilerdir. İster teklifi hükümler olsun,
ister vazi hükümler olsun her ikisi de Allah’ın muradından
neyi kastettiğini haber verir. Dolayısıyla hüküm vermek
Allah’ın iradesinden haber vermek anlamındadır.
Son Söz
O halde tekfir, bu teklifi hükümlerden birinin
müsemmasına dâhil olmuş olur ki, işte bu hüküm vaciptir. Bu
aynı zamanda insanların bildiğinin aksine akidevi bir mesele
değil fıkhi bir meseledir. Ancak ne yazık ki insanların çoğu
bunu akidevi bir mesele zannetmektedir.
Fıkhi meseleler ise içtihada açık meseleleri de ihtiva
eder. Aynı zamanda ulema tekfiri ve mürtedin hükmünü fıkıh
kitaplarında ele almışlardır. Tekfir hükmünü muayyene inzal