يلدب
ّ
لاإ تبثي لا ،ىلاعت لله قّ ح
ّ
ل يعرش مكحُ ريفكتلا
1
9
bir hüküm olduğu zannına kapılmışlardır. Hanefilerin usulüne
göre farz denilince delaleti ve sübutu kat’i delillerle sabit olan
hükmü ifade eder. Selefin tabirinde de vacip kastedilince aynı
şekilde delaleti ve sübutu kat’i delillerle sabit olan hükmü
ifade eder. Oysa Hanefilerde vacip delaleti ve sübutu zanni
olan hükümleri ifade eder. Bizim ise burada kullanmış
olduğumuz tabirin bununla bir alakası yoktur. Selef
Hanefilerin usulünde olduğu gibi böyle bir tabiri
kullanmamıştır.
Cumhuru ulema vacibi farz ile eş anlamlı müşterek bir
kelime olarak kullanıp Hanefilerden ayrılmışlardır. Biz de bu
kavramı kullanırken cumhurun yukarıda izahını yaptığımız
ıstılahını kastediyoruz Hanefilerin ıstılahını kastetmiyoruz.
Misal verecek olur isek Hanefiler müstesna cumhuru
ulema namazı İslam'ın vaciplerinden saymıştır. Hanefiler ise
cumhurun vacip dediği ıstılaha farz demiştir. Aralarında
hüküm açısından hiç bir fark yoktur. Sadece aynı hükmü ifade
eden ıstılahın müsemmasında ihtilaf vardır. Dolayısı ile
hüküm yönünden ıhtılaf olmayınca ümmet bu konuda da icma
etmiş olur. İstılahı farz anlamında vacip olarak kullanan
imamlardan biri de İmam Ahmed İbni Hanbel'dir. Her vacip
olan amel, imana taalluku açısından da aynı seviyede değildir.
İmanın aslına giren vacipler olduğu gibi imanın aslına
girmeyen ve vecibelerinden olan vacipler de vardır.
Namaz imanın aslına giren vaciplerden olduğundan
dolayı bunu terk eden kimse bizim akidemize göre kâfir olur.
Kur'an ve sünnetin kâfir dediğini tekfir etmekte imanın aslına