يلدب
ّ
لاإ تبثي لا ،ىلاعت لله
ّ
قح
ّ
يعرش مك
ُ
ل ح ريفكتلا
4
Hücceti ulaşan bir kimse Allah'ın olmazsa olmaz kâmil
sıfatlarının nelere taalluk edeceğinin bilinmesinde mazur
değildir. Onların yine cennetin, cehennemin, meleklerin,
cinlerin, namazın vs gibi imanın aslına taalluk eden zahir
şeylerde de cehaletleri mazeret değildir.
Dinin aslı müstesna imanın aslına giren şeyler ancak
risalet hücceti ile bilinebilir. Ne misakın, ne fıtratın, ne de
salim aklın bu konuya bir dahli yoktur. Zira bir haber olmadan
hiç bir kimse ibadetlerin nasıl yapılacağını, cennetin,
cehennemin, meleklerin varlığı, cinlerin ve şeytanın varlığı vs
gibi gayp âlemine taalluk eden ve imanın aslından olan
şeylerin bilinmesi mümkün değildir.
İmanın aslına taalluk şeyler hüccetin ikamesi ile
bilinebilir demiştik. Hüccet ise Allah subhanehu ve Teâla’nın
kitabıdır. Her kime Allah'ın kitabı anlayacağı dilde ulaşmışsa o
kimseye Allah'ın hücceti ulaşmıştır. İnsanı dinden çıkaran ve
imanın aslına taalluk eden hüccet ikamesi ile bilinecek
şeylerde tekfir, ancak hüccet ikamesinden sonra olur.
Bu sözlerimizin yanlış anlaşılmaması için şöyle bir
tashihe gitmemiz gerekir. İmanın aslına giren gayb haberleri,
farz olan ameller, nehyedilen haramların zahir olan
meselelerinde cehalet söz konusu değildir. Zira bu konuda
hüccet Kur’an ve sünnettir. Her kime Allah’ın kitabı ulaşmışsa
o kimseye Allah’ın hücceti ulaşmış demektir. Arap ya da acem
her kime Allah’ın kitabı kendi anlayacağı şekilde ulaşmışsa
artık o kimsenin cehaleti mazeret olmaktan çıkmıştır.