يلدبّ
لاإ تبثي لا ،ىلاعت لله
ّقحّيعرش مك
ُل ح ريفكتلا9doğan lafzî bir itilaf olmuş olur. Böylece bu ihtilaf sun’idir,
hakiki değildir. Lafzidir, manevi değildir...
Bu şekildeki bir te’vil ihtilafı hakiki olmaktan çıkarıplafzî bir ihtilafa dönüştürür. Ancak ihtilaf tekfir etmeyi ve din
ayrılığını gerekli kılıyorsa o zaman burada lafzi bir ihtilaftan
söz etmek mümkün değildir.
Risalemizin ilk başında söylediğimiz gibi eğerisimdeki bu ihtilaf hükümdeki ihtilafı gerekli kılmazsa lafzi bir
ayrılık olmuş olur. Tekfiri “Dinin Aslından” sayan kimseler
vaciplerinden sayanları tekfir etmez ve müşriklerden beri
olmanın lazımı derlerse o zaman bu ihtilaf sadece lafızda
kalmış olur.
Söylenilen sözler aynı manaya delalet ettiği müddetçetekfiri şer’i bir hüküm olarak dinin vaciplerinden görenler
dinin aslından görenlere Harici ve bidatçı; Tekfiri dinin
aslından görenler ise dinin vaciplerinden görenleri Mürcie vs
görmedikleri müddetçe lafzi bir anlaşmazlık olmuş olur. O
zaman biz bunu lafzi bir ihtilaf olarak görür ve değerlendiririz.
Tekfiri dinin aslının lazımı ve bir gereği olarakgörmenin bir sakıncası olmasa da bazı mahzurlarıyla beraber
bunda bir beis olmaz.
İhtilaflar derinleşmedikçe bu tür lafzi ayrılıklarümmete bir zarar vermez. Zira تغيير الاسم لا يغير من
حقيقة المسمى “Müsemmanın hakikatleri değişmedikçe
isimler değişmez.” Dolayısıyla mana değişmediği müddetçe