يلدب
ّ
لاإ تبثي لا ،ىلاعت لله
ّ
قح
ّ
يعرش مك
ُ
ل ح ريفكتلا
9
Lakin bununla beraber bir kimse buna tekfir etme
derse bazı mahzurları doğurabilir. Bunları kısaca birkaç
maddede şöylece zikredebiliriz.
- Tekfir Dinin Aslındandır diyen kimselerin bir selefi
yoktur. Böylece ilk mahzur da ortaya çıkmaktadır. Bu da
selefin bilmediği ve tanımadığı bir tabiri ortaya koyup asıllar
üretmektir.
- Tekfir şer’i bir hükümdür deyip bunu bu şekilde
kabul ettikten sonra tekrar ulema indindeki “Dinin Aslından”
saymaları ile çelişkiye düşmüş olmaları. Bu kişilerin tutarlı
olmaları için ya tekfirin misak, fıtrat ve akıl hücceti ile sabit
olduğunu kabul edip şer’i bir hüküm olmadığını reddetmek ya
da bu konuda tutarlı olmak için bu iddialarından vazgeçmektir.
- Tekfir dinin vaciplerindendir diyen kimseleri tekfire
yeltenecek kimseler için tekfir kapısını açmaları. Şimdi bazı
ilim ve fıkıhtan uzak kimseler bu sebepten Muvahhit
Müslümanları tekfir etmektedirler.
- Aklı, naklin önüne koyarak isim ve hükümler
konusunda aklı başlı başına delil kabul etmek. Böylece teşri
noktasında farkında olmadan akıl ve heva ilah
addedilmektedir.
- Tekfirin şerait ve mevanilerini reddetmeleri gerekir.
Zira dinin aslında ihtilaf caiz olmadığı gibi aynı zamanda
te’vil ve cehalet gibi mevanilerde mazeret olarak kabul
edilmez.
- Vacip kavramından cahil kalmaları. Usulen
Hanefileri reddederken vacip tanımında onların tanımını kabul