يلدب
ّ
لاإ تبثي لا ،ىلاعت لله
ّ
قح
ّ
يعرش مك
ُ
ل ح ريفكتلا
9
etmeleri. Selef döneminde vacip ile kastedilenin farz ile aynı
olduğunu ve bu iki kelimenin müteradif bir kelime olduğunu
bilmemeleri.
İşte bunların bir kısmı lafzi dahi olsa karşılaşılacak
mahzurlardır. Oysa hakiki bir ihtilaf olunca bu tür mahzurlarla
karşılaşmak kaçınılmaz olmaktadır. Ve bunun sebebinin de
cehalete dayandığı malumdur.
Bundan sonra her kim; tekfir akıl ile bilinebilir derse,
bizde deriz ki: Hangi aklın hükmüyle tekfir bilinebilir? Her
aklın idraki, bilgisi ve kapasitesi birbirinden farklıdır.
Milyarlarca insan neslinden fıtri olarak tekfirle alakalı tek bir
kelime getirilebilir mi acaba? Nice akıllı insanlar ilahiyyatı
tartışmıştır ancak tekfiri tartışmamıştır. Elbette bu konuda
verilecek cevap müstahil olmasıdır.
Müfessirlerin İmamı İbni Cerir et-Taberi
rahimehullah;
بعد ذكره - رحمه الله-قال إمام المفسرين ابن جرير الطبري
غلب
ٌ
دحأ هب لهلجبا رذع
ُ
ي لا" :لاق ،نيدلا لصأ نم ءيشل
ِ
هتيأ لم وأ ،لٌوسر لىاعت الله نم هتاآ نمم ناك حد التكليف،
هسفن ىوس
ً
ادحأ نياع
ُ
ي لم وأ ،هيرغ قللخا نم نياع ،لوسر"
“Dinin aslı hakkında bazı şeyleri zikrettikten sonra
şöyle der: “Teklif seviyesine ulaşan (mükellef olan) bir
kimsenin bu konuda cehaleti özür değildir. Bu, Allah'u