toplum için yaptığından, Tanrıyı değil toplumu ve ekranı dikkate aldığındandır.
Tanrı’ya değil, topluma ve ekrana inandığındandır.
Dil ve Kültür
Dil, bir milleti birleştiren, koruyan ve o milletin ortak malı olan sosyal bir
müessesedir ve kültürün taşıyıcısıdır. Bundan dolayıdır ki, dil ve kültür birbirini
sürekli etkileyen iki olgudur. Hangi dil kullanılıyorsa, onun kültürüne hizmet
ediliyordur. Türkiye’nin din alanındaki sosyal uyumsuzluk problemi, kendi dili
dışındaki bir dille dini algılamaya çalışmasındandır. İşte din dilinin yabancı olması,
dini, devletin yoğun yatırım yapmasına rağmen, Türk toplumunun ortak kurumu
yapılmasını önlemektedir. Dil ile düşünme iç içedir. İnsan dil ile düşünür ve
yaşar. Dilin gelişmesi düşünmeye, düşünmenin gelişmesi de dile bağlıdır. İşte
Türkiye, din dilinin yabancı olması nedeniyle, dinsel düşünmeyi bir türlü
becerememiştir.
SONUÇ
Türkiye’nin Kutsal metinleri okuyuş biçimini akılcı ve bilimsel düşünme ile ele
alarak, ilgili bilim dallarının bu konu ile ilgili bilimsel teknik bilgilerini ve böylece
çağımız entelektüel piyasanın bunu nasıl değerlendirdiğini ortaya koymaya
çalıştık.
Hz. Peygamberin, Kutsal Metinleri müzikle okuduğu ve okuttuğu vaki değildir.
Bilakis Yahudilerin ve Hristiyanların, onları müzikle okumaları geleneğini sona
erdirmek istemiştir. Fakat zamanla Müslümanlar, Yahudileri ve Hristiyanları taklit
ederek kutsal metinleri müzikle okumayı ibadet haline getirmişler ve İslam’ı
Hristiyan ve Yahudileştirmişlerdir.
Sorun, ezan okunmasında değildir. Ezan her zaman okunsun. Sorun, ezanın
Türkiye’deki okunuş biçimindedir. Bu okunuş biçimi her bakımdan yanlıştır.
Amacımız, yirmibirinci yüzyılın 2016 yılında Türkiye’nin DİB Başkanı’nın merkezi
ve merkezi olmayan ezanı okutuş biçiminin yanlışlığını ve ezana yaptığı amaç
kaymasını tarihin kayıtlarına geçirmektir.
Her alandaki ama özellikle müzik alanındaki uzmanların bu ezanın okunuş
biçimini dinlemelerini ve analiz etmelerini öneririm. Bugün Türkiye’de ezan,
kişinin canı istediği nağmeyi haykırabilme özgürlüğünü vermektedir,
formatsızlıktır, “bağırma serbest bölgesi”dir.
Merkezi Ezan
DİB Başkanı, bir müezzine ezan kaseti doldurtmuş ve başta Ankara’da olmak
üzere bazı yerlerde merkezi sistemle okutmaktadır. Bir tane ezan okunması
nedeniyle ezan anarşisini önlemesi bakımından takdire şayandır. Fakat kaset,
müzik sisteminden yoksun, acayip ve garaip bağırma çeşitlerini içeren bir kaset
olmuş. Arap ezan okuyuş biçiminin bir Türk tarafından kötü taklit edilişinin
örneğini de içermektedir. Kendisi üretemeyenler, taklitçi olacaklardır. Bu ezan
okuyuş biçimi, Türkiye’nin, din konusunda da taklitçi olduğunun göstergesidir. Bu
ezanın okunuş biçimi, halkın tabiriyle haşa, “Allah’la ve Peygamberle resmen
dalga geçiyor.” Herkese dikkatlice dinlemelerini tavsiye ederim.
Bu okunuş biçimi, yirmi birinci asrın 2016 yılı Türkiye DİB Başkanının dinsel
niteliğini, ahlaki, sanatsal, düşünsel ve medeni düzeyini ortaya koyması açısından
önemlidir. Çünkü bunu o, istediği gibi kaydettirmiştir. Dolayısıyla kendi düzeyi ve