malzemesi yapılan “Allah, Resul, Muhammed”, insan öldürmek için bayrak
malzemesi yapılacaktır.
Ezanın okunuş biçimi; okuyanların ve buna müsaade eden yetkililerin, bunu kabul
eden dinleyenlerin, dolayısıyla bir toplumun kolektif din anlayışını yansıtır. Dinin
şiddet içerikli oluşu, toplumun şiddet düşkünü olduğunun göstergesidir.
Çağımızda bir toplumda yapılan işler, hele de devlet eliyle yapılıyorsa mutlaka şu
özellikleri içermelidir: İnsanların “beden, zihin, ahlâk, ruh ve duygu sağlığına
uygun olmak. Sağlam bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne
sahip kılmak. İnsan haklarına saygılı olmaktır.” Hiç kimseyi rahatsız etmemek.
İşte devletin ezan okutuş biçimiyle, ezanla ilgili olan ve olmayan herkese tümden
zorla uyguladığı eğitim şiddet eğitimidir. Topluma gerginlik eğitimi verilmektedir.
DİL FELSEFESİ AÇISINDAN
Arapça Alfabe ve Bağırmak
Arapça’da “elif”, “vav”, ve “ya” gibi uzun sesli ve diftong harflerinin bulunması
uzatarak bağırmaya çok müsaittir. Fonolojik olarak, insanlar arası iletişimin ağızla
ve bağırarak yapıldığı bir dönemde bağırmada uzatma harfleri önemli rol oynar.
Mesela yabanadamı, gulyabani sesleri Arapça alfabe ile çıkarılabilir. Arapça,
doğuşu itibariyle, mensup olduğu Sami diller gibi, insanlığın oldukça erken
bebeklik ve çocukluk dönemlerinde üretilmiştir. İnsanlığın oral dönemine rastlar.
Oral dönemde iletişim bağırmakla yapılırdı. Dolayısıyla Türkçeye nazaran daha
doğal dildir. Çünkü Türkçe alfabe, insanlığın insani gelişiminin çok daha
sonralarında doğmuştur, bu nedenle daha medenidir. Türkçe alfabesi bağırmaya,
haykırmaya müsait değildir.
Dilin Öldürülmesi
Bağırmak, dilin öz anlamını ve temsil ettiği kimliği öldürmektir. Dili öldürmek,
öldürülen kelimeyi gerçekliğin dışına atmaktır. “Allah” ve “Muhammed”
kelimelerinin bağırılarak okunması, onların gerçekliklerini öldürmektir.
Dil ve İnsan
İnsanı hayvandan ayıran şey dildir. Dil, insanın psikofizik yapısında olan doğuştan
gelen doğal bir veri değildir. Tarihsel bir üründür. Dil öğesi çıkarılacak olursa,
insan ile hayvan arasındaki farkı doğuran, hayvanla insan arasında köprü görecek
bir konuşmayan insan (homo alalus) doğar. Bu durum; insanın hayvanlaşması,
bir insan-hayvan olmasıdır. (Giorgio Agamben, Açıklık, 41) Bu, Farabi’ye göre
hayvanımsı İnsandır.
KANUN AÇISINDAN EZANIN OKUNUŞ GÜRÜLTÜSÜ
Devletimiz, çağdaş insanlık felsefesini, hem Anayasa’ya hem medeni hukuka
almıştır. Anayasamızın 56/1. maddesine göre “herkes, sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkına sahiptir.” Yine 17. maddesinde “herkes, maddi ve
manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” Maddeler, sadece ezana
inananları değil, ona inanmayanları da içerir.
Benzer bir düzenleme, “Gürültü” başlıklı 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 22’nci
- maddelerinde yer almaktadır. Buna göre; “Başkalarının huzur ve sükûnunu
bozacak şekilde gürültüye neden olan kişiye, elli Türk Lirası idari para cezası
verilir.” 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci
kısmının yedinci bölümünü oluşturan “Hürriyete Karşı Suçlar” arasında 123.