TÜRKİYE İSLAMCILIĞI
“Çağımızda İslamcılık bir çıkmaz sokaktır.”
“İslamcılık” kavram olarak, 19. yüzyılda Osmanlı coğrafyası üzerinde dini ve
siyasi düşünce akımı şeklinde ortaya çıkmıştır. İslamcılık, Osmanlı’da doğmuştur.
Esas itibarıyla İslamcılığın doğuş nedeni; insanlığın icat ettiği yeni güçleri
kullanan Batılı güçlerin İslam dünyasına, özellikle askeri ve ekonomik alanlardaki
meydan okuyuşunun hız kazanması ve Osmanlı’nın 19. yüzyıl başlarından
itibaren çökmeye başlamasıdır. Dış yumruk dokununca Osmanlı, varlığı
sürdürmek için ona buna yapışmaya çalıştı ama nafile. Son kurtuluş çaresi
olarak, zaten bitmiş olan İslam’ın İslamcılığını yapmak kaldı.
Sultan Abdülaziz (1830-1876)
Sultan Abdülaziz’in son dönemlerinde İslamcılık fikri ağırlığını iyice hissettirmeye
başlamıştı. Bu gelişmeler siyasi olmaktan daha çok sosyal, kültürel ve dini
karakter taşıyordu.
Abdülhamid (1842-1918)
Pan-İslamizm, İslam’ın Hamiliği
Ümmetçilik demek olan pan-İslamizm ya da İttihad-ı İslam, ilk olarak II.
Abdulhamid tarafından kullanılmıştır. Temel amacı Batılı devletlerin, Osmanlı’ya
müdahalelerine karşı durabilmek için İslam’ın birleştirici gücünü yeniden ortaya
çıkarmaktı. Böylece bütün Müslümanları Osmanlı halifeliği etrafında
bütünleşmelerini sağlamaktır. Pan-İslamizm; İslam’ın siyasal
ideolojileştirilmesiydi. Osmanlı’nın çöküşü, İslam’ın resmi din olmasını ve İslam’ın
hamiliğini doğurdu. Meşrutiyetin ilanıyla hazırlanan 1876 Anayasası’nda İslamcılık
açıkca görülür. Anayasanın 11. Maddesi: İslam’ı, devletin resmi dini ve Osmanlı
halifesinin, din-i İslam’ın hamisi” olarak tavsif eder.”
MÜSLÜMANLARIN ÇÖKÜŞ NEDENLERİ
Çağın Düşünüşünü Yakalayamamak
Aslında Müslümanların çöküşünün bir tek temel nedeni vardı. O da; 18. asırdan
sonra insanlığın her alanda tamamen yeni faza geçmesi idi. Bu yeni fazın temeli;
insanlığın iki bin yıl yaparak ulaştığı yeni düşünme biçimi ve onun ürettiği her
alandaki felsefi, bilimsel ve teknolojik ürünler yani yeni insanlık hayatı olmuştur.
İslam dünyası, bin yıl ihmal ettiği düşünme işleminin faturasını, yeni fazı doğuran
dünyaya karşı ödeme durumu ile karşı karşıya kalmıştı. “Her şey Kuran’da
vardır,” tezi sona ermişti, artık başka bilgi vardı.
“18. asırdan sonra işler koldan kafaya geçti.”
Dokunmatiklik
Müslümanların bin yıl kafa katmanını işgal eden ulema ve umera, Batı’da asırlar
süren düşünme işlemini anlayamadılar, yapmadılar ve sonuçlarını kestiremediler.
Problemin kafa problemi olduğunu ya bir türlü anlayamamışlar ya da kabul etmek
istememişlerdir. Düşünmatik olmayıp dokunmatik olanlar, bir şey dokununca
anlarlar. Müslümanlar, ne zaman Sanayileşme ve modern çağın ortaya çıkardığı
yeni gelişmeler sayesinde Batı karşısında yenik düştü, sonuçları dokundu, o
zaman anladı. Bu kez iş işten geçmiş, çok geç olmuştu. Çünkü asıl problem,
çağın icatlarını yapan kafanın yokluğu idi. Kafa işi zor iştir ve uzun zaman alırdı
ve teknolojik ürünler gibi satın alınamazdı. Ama halen bile problemin “düşünme
problemi” olduğunu anlamamıştır.