18.asırdan sonra Müslümanların, İslam’a dayandırarak bin yıl zar zor
tutturduğu tarih filmi ve hayat halatı koptu. Atatürk ile en azından var
olma ihtimalini açan “çağın duvarına tırnak tutturma” teşebbüsü halen
sonuç vermemiştir. Halen patinaj yapılmaktadır. Patinajdan kurtulmanın
tek yolu, çağdaş düşünmeyi öğrenmek, onunla oluşmak ve ürünler
vermektir.
İnsanlık, insanlığı binlerce yıl yöneten Semitik kutsal kitapların akıl çapını, bilgi ve
fikir malzemesini ve dinsel düşünmeyi aştıktan sonra çağımızı doğurabilmiştir.
Aşmak, mutlaka inkar etmek değildir.
“Dindarlık başka, dinsel düşünme başka şeydir. Bundan sonra ve her
zaman dindar olunabilir ama artık dinsel düşünüşle var olunamaz.”
İslam’a Dönüş
Çağımızda “İslam’a dönüş” bir çare değildir. Çünkü bu sefer ki çöküşün, tarihte
emsali yoktur. Bu seferki çöküş nedeni; aklı, din ve tanrı adı verilen dış
sınırlamalardan kurtarıp iç akıl olan beşeri aklı sınırsız kullanan insanlığın ileri
geçmesi ve geçmişten tamamen farklı bir dünya üretmesiydi. Bu akıl, geçmişin
kabuklaşmış statik nasslarını ve dogmalarını kırmış ve aşmış bir akıldır. Nassa
geri gitmek, dar olan aklı daha da daraltmak idi. Bir de bu dinsel aklı aşarsak
“şirke” düşeriz korkusunun sınırlaması vardı. Müslümanlar, dinen meşru kabul
edilen aklı kullanma sınırları meselesini bile daha halledememişti.
“Müslümanların aklı; halen bile, ileriye giden değil, “Allah’ın Kitabı’na”
diyerek geri giden bir akıldır.”
Aydınlanma
İnsanlık, 18. asırdan itibaren Aydınlanma adı verilen bir aşamaya geçti.
Aydınlanma; Tanrı merkezli akıldan, insan merkezli akla geçiştir. Aydınlanmanın
merkeze aldığı akıl; her türlü tanrısal kılavuzluktan arınmış; hür ve kendi kendine
yetebilen, şüpheci, sorgulayıcı eleştirel bir akıldır. İlâhî olandan dünyevî olana
geçişte dinin bütün sosyal, siyasal, kültürel, inançsal ve ekonomik değer ve
kurumlar, bu beşeri aklın eleştirisine tâbi tutulmuştur. Amaç; insanı veya
insanlığı, din adı verilen her türlü köleleştirici mit, mitos, inanç ve ön yargılardan
kurtarmaktır. İşte bu akıl, çağımızın bütün gelişmelerini icat etti.
“Her şey, beşeri akla dayandığından “Aydınlanma Çağın”na “Akıl Çağı”
denmiştir.”
Akılcı ve Bilimsel Düşünme
Aydınlanmanın getirdiği en önemli değişiklik; “akılcı ve bilimsel düşünme”dir. Bu
düşünme; din adı verilen eski, geleneksel, değişmez kabul edilen spekülatif
varsayımlardan, ön yargılardan ve ideolojilerden özgürleştirmeyi ve yeni bilgiye
yönelik kabulü geliştirmeyi amaçlayan düşünmeyi tanımlar. Din ya da Tanrı
merkezli geçmiş yapının ve düzenlemelerin yerini bu süreçte beşeri akıl merkezli
düzenlemeler arayışı almıştır. Çağımızdaki akıl, geçmişinkinden çok farklıdır.
Geçmişin aklı, artık hiçbir alanda kullanılmamaktadır.
Seküllerlik
Rasyonalizmin belirginleştiği bu yüzyılda düşünmenin temeli sekülerliktir.
Sekülerlik; bağımsız, tarafsız ve nötr düşünüş biçimidir. Seküler düşünme,