Microsoft Word - PROF. DR. NÄ°YAZÄ° KAHVECÄ° FELSEFE MAKALELERÄ°.docx

(Arzum) #1

Aydınlanma felsefesinin ve aydınlanmacılığın her türlü ürününde temel olmuştur.
Artık seküler eğitim şarttır.


Batı’nın Değil, İnsanlığın Aşaması
Aslında çağımızda ulaşılan akıl çapı ve düşünme düzeyi, Batı’nın değil, insanlığın
ürünüydü. Çünkü bu aşamayı Batı toplumu ve Hristiyanlık üretmemişti.
Hasbelkader orada yaşayan düşünürler üretmişti. Nitekim bu düşünürler hem
Batı toplumu hem de Hıristiyanlık tarafından düşman görülmüşlerdi ve
öldürülmüşlerdi. İnsanlık, Hıristiyanlığı aşınca bugünü üretebildi.


Suçu Dışarıya Atmak
Müslümanlar, tarih boyunca hiçbir zaman realist olamadılar. Başlarına gelen
felaketlerin sorumlusu olarak kendilerini hiç görmediler, suçu hep dış güçlere
attılar. Suçu dış güçlere atmalarının nedeni, hep dış güçler tarafından ülke içinde
güç kazanmalarıdır. Dış güçlerin gücünü ve kendilerine güç kazandırmalarının
nedenini bildiklerinden, hep “İslam’ı yok edecekler,” paranoyası ile yaşadılar.
Osmanlı çöktüğünde de öyle yaptılar: İslamcıların çoğuna göre İslamî çöküşün en
büyük sebebi; Müslümanları köleleştirmek suretiyle yıkma peşinde olan
Avrupa’nın emperyalizminde aranmalıydı. Bunların gayesi, İslam topraklarında
askeri, siyasi ve iktisadi üstünlüğü yerleştirip kendi kültürlerinin etkisiyle,
İslam’ın temel inanç ve değerlerini yok etmek idi. Bu durumun hal çaresi;
yabancı istilacıları kovup imtiyaz ve dokunulmazlıklarını kaldırmak, İslamî itikada
sarılarak halifenin etrafında toplanmak idi.


“Batı neden kendi kültürüyle Müslümanları çağdaşlaştırmak istesin ki?
Eğer çağdaşlaşırlarsa, Müslümanları sömüremezler ki!”


Ulema ve Umera
Halk her zaman kendisine düşen fiziksel görevini yapmıştır. Halk sokakta fiziksel
direnirken, ulema ve umera ne yapıyordu? Sela okutuyordu. Ya da dış güçlerle
işbirliği yapıyordu. Ya da bin yıl önce yazılmış tefsir, fıkıh, kelam ve hadis gibi
kitapları, halk tabiriyle “temcit pilavı gibi” ısıtıp ısıtıp okuyor ve okutuyordu.
Böylece hem kendileri alim oluyorlardı hem de yeni alim yetiştiriyordu. Ve devlet
nimetleriyle kral hayatı yaşıyordu. Ülkenin kafa katmanını işte bu eskimiş bilgi
malzemesini bilenler işgal ediyordu.


Ulema, hiçbir görevini yapmadı. Devlet idaresinden, yönetim sistemine,
diplomasiden dini anlayışa, mezhepten fıkıh konularına kadar, her konuda,
Batı’da yapıldığı vasıfta felsefi ve bilimsel yenilik ve değişim için fikirler üretmeleri
gerekiyordu. Tefsir, hadis, fıkıh ve kelam gibi İslamın temel ilimlerini
güncellemeleri gerekiyordu. Ama yapmadılar yapamadılar. Sadece devletin
nimetlerini yemek için resmi kadroları nasıl ele geçireceklerinin ve elde
tutacaklarının mücadelesini veriyorlardı. Bu nedenle, halka sürekli okuttukları
İslam ahlakının yasakladığı birbirlerini gammazlıyorlardı. Haksız kazanç sayesinde
kul hakkı yiyorlardı.


“Bugünkü İlahiyat uleması da farklı bir şey yapmıyor.”
İslam’la Boğuşmak
İslam’ın bilime ve ilerlemeye engel olmadığının kavgası yapılarak İslam’la
boğuşulmuştur. Fakat ilmi yapmakla kimse boğuşmamıştır. Asıl yapılması
gereken ilim idi. Farzedelim İslam’ın ilme engel olmadığı kabul edildi, peki ilim
neden yapılmadı. Hatta İslam’ın ilme engel olmadığını savunanların kendileri,

Free download pdf