Kadınlar hemen hemen her gün psikolojik ya da fiziksel olarak şiddete uğramakta.
Ekstra şiddeti de kendine hak görmeyi marifetmiş gibi başaran eril zihniyet, flört şid-
detliyle de sayılarını çoğaltmaktadır. Ve bu izahı olmayan şiddet ilerleyen süreçte ken-
dini öfkenin eline teslim ederek, nice kadını göz göre göre ölüme sürüklüyor.
Peki biz bu süreçte ne yapıyoruz? Hiçbir şey. Ve dünyayı bir küre olarak düşünürsek
artık sallandığında karlar yağdırmıyor çocukların masum dileklerine...
Ahlak kavramını ağzında bir sakız gibi çiğneye çiğneye bir hal olan bu kirli zihniyetin
pençeleri, her köşe başında biz kadınları pusuda bekliyor. Fakat tehdit ya da korkunun
pençesini üzerimize salmaları, öz savunmamızı yapamayacağız manasına gelmemekte.
Ki madem aynı lisanı konuşmanın faydası yok, “güç” gösterisi biz kadınların da meşru
müdafaasıdır diyerek boynumuzu bükmeye boğuşan ataerkil baskılara karşı geliyoruz.
Düpedüz sömürüldüğümüz için işçilerle birlikte baskının yuvarlana yuvarlana kendini
top haline getirdiği çığın altında “ezilmemek” için yürüdüğümüz her zemine daha gür
topuklarla basıyoruz.