sonra bir oda daha değiştiriyorum
nerede yaşamak istediğimi
neler yapmak istediğimi bilmiyorum
uyuma inandırılmaya çalışılıyorum
ama uyumla aram hiç uyumlulaşmıyor
içimdeki isyankar güdü her zaman tam ortamızda
konuşmamıza izin vermiyor
çarka dahil olmamı istemiyor
kendimle benden ne istediği konusunu
konuşmak istiyorum
yeterince sessiz kalamıyoruz
birbirimizi anlamıyoruz
bana bir ayna uzatıyor
aynanın içinden kırmızı gövdeli haplar dökülüyor
benden ne yapmamı istediğini soruyorum kendime
cevap alamıyorum
sonra bir oda daha değiştiriyorum
tatlı 16’lıkla kahkahalarımız şehri aşıyor
bir şeyler içiyor ve soluyoruz
entelektüel ibneler gibi kelimeler çeviriyoruz
bulunduğumuz anı ve anlamsız kafamızı
sadeleştirecek sözcükler arıyoruz
saatlerce deniyoruz
ve sonra bir ot daha yakıyoruz
sonra bir oda daha değiştiriyorum
kapıyı kilitliyorum
yavru balıklar tutuyorum
bira içiyorum
kalemimle ve kağıdımla
kayığımda nehrin sessizliğiyle konuşuyorum
balık tutuyorum ve
Bob Dylan dinliyorum
sonra bir oda daha değiştiriyorum
çantamda kalan son viskiyi açıyorum
tabancamı kontrol ediyorum
gözlerimi açıyorum
yanımdan ayıramadığım yalnızlığım, hezeyanlarım
ve
sessizliğim
kendim ve ben
gözlerimi kapattığımda ve tetiği çektiğimde
duvarda o kadar da kötü durmayan
kan izinde kayboluyorlar
Seçkin Öztürk