yorlar ki o küçücük yüreklerinde sorarım size? Gözlerindeki gerçek sevgiyi
bir defa görebilenler için; bu dünya sizin pencerenizden baktığınız gibi mi
görünüyor sanıyorsunuz? Bu duygulara keşke her birimiz ayrı ayrı erişe-
bilsek. Hala onların birer evlat birer dost hatta aileniz olabildiklerini nasıl
görmezden gelebilir siniz? İnsanın insana yaptığı felaketlerin hangi birini
onlardan gördük şu zamana kadar?
Hayvanlarda, bitkiler gibi, bizler gibi doğanın bir parçası oysaki. Bu dün-
yada “var olmak” başlı başına bir hak değil midir? Peki, onların haklarını
savunacak olan kimler?
Onlardan izinsiz isimlerini ödünç alarak dilimize yontup argo boyutunda
küfre eşleştirmek bizlerin hangi insanlığı ile eş değer sorarım size? Borçlu-
yuz, sadece dilimize yaptıkları katkılardan bile onlara sorumluyuz. Pekâlâ,
neden bunu suiistimal ederek sövgü formatında birbirimize altın tepsi-
lerde sunuyoruz. Bizlerden, biz istemediğimiz sürece bize mahsup hiçbir
özelliğe sahip olamayan hayvanlar âleminin isimlerini özgür bırakmalı
argodan çıkartıp onların haklarını onlara devretmeliyiz.
Hayatımızda yaşam döngüsünü devam ettirebilmek için birbirimizin fark-
lı bakış açılarına saygı duymayı nasıl öğrendiysek bütün doğa varlıklarına
karşı görevlerimizin bilincinde olmayı da aynı hassasiyetle öğrenebilmeli-
yiz.
Yaratıcı, insanoğlunu diğer canlılardan ayıran akıl, fikir, şuur, konuşma
gibi üstün özellikleri tamda bu noktada insana bahşetmemiş midir?
Emel Bulut