Kuran Kıssalarından Ne Anlamalıyız

(Arzum) #1

Adem kıssasında mesele böyle olunca, Kur’an’ın diğer yerlerinde geçen
sosyal içerikli tabir ve deyimlerin genellikle bununla ilgili olduğunu
göreceksiniz. Arkası çorap söküğü gibi gelecektir... Devam ediyoruz...


“Bin yıldan elli yıl eksik yaşamak”: Hz. Nuh anlatılırken kullanılır.
Nuh’un 950 yıl yaşadığını değil; çok uzun süre aralarında kalıp “Etrafındaki
ayak takımını (erâzil) kov” diyen kavmin kodamanlarına (ekabir) karşı
uzun soluklu bir mücadele içine girdiğini ifade eder. Çokluktan kinaye bir
deyimdir. Sürenin çok uzun olduğunu anlatmak için kullanılır. Türkçede
kullanılan “Sittîn (60) sene oldu”, “Kırk yıl dağda gezdim”, “Yediği herze
40’ı geçti”... deyimleri gibidir.


“Deveyi boğazlamak”: Hud kavmi ve Salih kıssasında geçer. Nagatallah
(Allahın’ın devesi) Adem kıssası bağlamında “ağaç”, Mekke ortamı
bağlamında “Beyt”, insanlığa mesaj bağlamında “kamu”yu ifade eder.
Deve boğazlanmamalıdır yani yasak ağaca dokunulmamalıdır, Beytullah’a
ait olan nimetelere (en’am) açlık, susuzluk, güvenlik korkuları ile el
konulmamalı, kendinde toplanmamalıdır, kamuya (herkese) ait olan bu
nimetler talan edilmemelidir. Allah zaten Kureyş’i (=insanlığı) doğal rızık
ve rızık kaynakları ile açlıktan korumakta ve doyurmaktadır, biriktirmeye
gerek yoktur.


“Ateşe ‘serin ol’ demek”: Hz. İbrahim anlatılırken kullanılır. “Ey Ateş!
Serin ol dedik, selam olsun İbrahim’e!” (Enbiya; 69) şeklinde geçer. Hz.
İbrahim’in ateşte atılıp tam yanacakken orada bir gül bahçesi bitmesini
değil; İbrahim’in hicret etmek suretiyle ateşte yakılma (idam) cezasından
kurtulmasını, yaktıkları ateşin de sönüp gitmesini ifade eder. Nitekim
İbrahim’in ateşten nasıl kurtulduğu satır aralarında şöyle açıklanır:
“İbrahim’in sözlerine kavminin cevabı sadece ‘öldürün yahut yakın” demek
oldu.” Yani bunu ‘demekten’ başka bir şey yapamadılar çünkü İbrahim
tıpkı yerine Ali’yi bırakıp Hz. Peygamber’in şehri terk etmesi suretiyle
ölümden kurtulması gibi ateş yakıldığı sırada şehri terk etmişti: “Onu ve
Lut’u alemler için kutlu kıldığımız yere ulaştırıp kurtardık” (Enbiya; 71).
“İbrahim dedi ki: “Ben de Rabbime hicret edeceğim” (Ankebut; 27).


“Parçalanmış kuşları ayrı ayrı tepelerden çağırmak”: Hz. İbrahim’in
“Ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster” sorusuna cevap verilirken geçer.
Ona şöyle denir: “Kuşlardan dört (lü) al. Onları alıştır kendine. Sonra her
dağa/tepeye onlardan bir parça yap/koy. Sonra onları çağır. Koşarak sana
geleceklerdir.” (Bakara; 260). Yani kuşlardan dörtlü gruplar yapması,
onları kendine (yuvalarına) alıştırması, sonra her grubu/parçayı bir dağın
tepesine koyması ve sonra onları yuvalarına çağırması isteniyor. Kuşların
koşarak/uçarak geleceği söyleniyor. Burada kuşlar dünyada parçalanmış,
ayrı ayrı tepelere (ülkelere) bölünmüş, esarete düşmüş ezilenleri
(mustazaf) temsil ediyor. Onların nasıl dirileceği, birleşip toplanacağı
anlatılıyor. Keza kuşlar uhrevî anlamda da ayrı ayrı mezarlarda yatan tüm

Free download pdf