‘Yasak ağaçtan yeme” uyarısını Salih’in devesinde, Talut’un sudan içmeyin
uyarısında... ‘Adem tövbesini’ peygamberlerde, Salihlerde... ‘Allah’ın
yardımını’ Musa’nın Kızıldeniz’den geçişinde... ‘Adem’in Allah’tan kelimeler
almasını’ İsa’nın Allah’ın sesi (kelimesi) oluşunda buluruz.
Bütün kıssalar “kıssaların anası” ile bir yönüyle irtibatlıdır. Diğer tüm
kıssalar kıssaların anasıyla; kıssaların anası da bizimle irtibatlıdır. Döner
dolaşır beni, seni, onu; bizi anlatır.
Bu nedenle “dinî zihin” de, olup biteni izah sadedinde “Şeytan da beni
ateşten onu topraktan yarattın, ben ondan üstünüm demişti...”. Veya
“Şeytan, Adem’i ve eşini yıkılmayacak bir mülk vaadi ile kandırmıştı,
bunlar boş işler, dikkat etmek, haddi aşmamak lazım...” vs. türünden
değerlendirmeler yapılır. Bitmek tükenmek bilmeyen bir yorum zenginliği
yaratılır. Her vesile ile bağlantılar kurulur ve “kıssaların anası” her daim
yaşar.
Bu açılardan bakılınca Adem kıssası gerçekten kıssaların anasıdır. Onda
hayatın özü ve özeti vardır.
Aşağıda kıssayı Kur’an’da geçen yerleri tarayarak iki “sahne” halinde
topladım. Birinci sahneye Begoviç’in tabiri ile “semavî prolog” (gökteki ilk
konuşma), ikinci sahneye de “yerdeki diyalog” dedim.
Birinci sahnede konuşmalar Allah, Melekler ve İblis arasında geçmekte,
ikinci sahnede ise Allah, Şeytan, Adem/Adam ve Eşi yer almaktadır. Birinci
sahnedeki teorik muhayyile, ikinci sahnede pratik gerçekliğe
dönüşmektedir. Edebiyat diliyle söyleyecek olursak, birinci sahneye
tümden “gerçeküstücü” anlatım tarzı hakimken, ikinci sahnede “toplumsal
gerçekçi” eğilim görülür.
Bu haliyle “kıssaların anasının” tarih boyunca birçok edebiyatçı, şair,
filozof, bilge ve yazı ustasına ilham kaynağı olduğunu görüyoruz. Mesela
Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig adlı eseri bu tarzda yazılmıştır. Yusuf Has
Hacip anılan eserinde dört kişiyi birbiri ile konuşturur: Kün-Toğdı
adalet/kanun, Ay-Toldı mutluluk, Oğdülmiş akıl, Odgurmış akibet’tir. Eser
boyunca bunlar birbiriyle konuşur ve insan, hayat, mutluluk ve gelecek
hakkında öğütler verilir. Bireysel ve toplumsal kurtuluşun yolları gösterilir.
Tarihin yükseliş ve çöküş yasaları anlatılır. Eflatun’un Devlet’i de aşağı
yukarı böyledir...
“Kıssaların anasında” da esas amaç budur.
Kıssa sembolik kavram ve ifadeleri ile gerçeküstücü anlatımın dini örneğini
teşkil eder. Önceki çağların dini metinleriyle irtibatlı yüksek derecede bir
dini edebiyat ve metafizik kavramsallaştırma görülür. Malum Kur’an’ın
ahlak, hukuk, siyaset ve doğa ile ilgili ayetlerini sembolik okuma imkânı
pek yokken, özellikle metafiziği kavratma amaçlı anlatılarında ve
kıssalarda bol miktarda sembolik kavram ve ifadeler görürüz. Bu açıdan
kıssaların anası aynı zamanda “Kur’an’ın sembolik okunuşu” na gayet
güzel bir örnektir.
Kıssada anlatıcı, bir gerçek varlık olarak Allah’tır. Allah’ın insan öncesi
yarattığı ve yaratıldığı hal üzere olan tüm varlıklar; yeryüzü, gökler,
geceler, gündüzler, dağlar, nehirler, yıldızlar, bulutlar, yağmurlar, bitkiler,
ekinler, rüzgarlar vb. alemdeki tüm iyilik güçleri Melâike/Melekût olarak